DAŞ-2 « Kırşehir Anadolu Haber

DAŞ-2

Bu haber 22 Aralık 2023 - 15:53 'de eklendi ve 150 views kez görüntülendi.
….
“Sabah olur çocuk gider oyuna,
Oynar oynar kum doldurur koynuna
Beni verenlerin vebal boynuna
Ana beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar TAŞ doldurur gucağa.”
  Kayseri  dolaylarından olduğu tahmin edilen anonim bir türkü sözleriyle başlamak istedim. Türkünün hikayesini bilmiyorum ama tahmin ediyorum. Eski evlenme gelenek ve görenekleri içerisinde bir konu ve bir kızın Ağıdı sanırım.  Neyse bizim konumuz DAŞ. Geçen haftadan kaldığımız yerden devam edelim.
Geçen hafta “Tek Taş var mesela. Erkekler için sıkıntı, kadınlar için müthiş bir hediye. Böbrek Taşı var. Sancısını çekenler iyi bilir onun kıymetini. Daha epey var. Haftaya kaldığımız yerden devam ederiz.” Diye noktalamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim.
  Mahalle-köy çeşmelerinin tamamı Daş’tan yapılırdı. Geçtiğimiz yıllarda Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Sayın Mehmet Emin TURPÇU ve Gazeteci-Yazar Sayın Mehmet ATILGAN bu çeşmeleri gündeme taşıdılar. Tarihi Kırşehir Fotoğrafları sayfasında yayınladılar sağ olsunlar. Uzun Çarşıda Daş Mağaza diye fırın vardı. Daş Fırın denilirdi. Uzun süre bende işçi olarak çalıştım o fırında. Birde Daş Fırın Ekmeği var. Bu gün halen aradığımız ekmek. Kerpiçten yapılan evlerin temellerine de mutlaka Daş örülürdü. Bizim ev yapılırken temeline Daş gelmişti. Rahmetle anıyorum,  o zaman Kör Musa derlerdi, muhtemelen markası BMC idi bir kamyonu vardı, her yere o götürürdü yapı Daşlarını. Kamyon yamulmuştu Daş taşımaktan. Babamın, “Musa aga ha iki dene fazla at,” dediğini, Musa emmininde “ Olur, Nafi’ye  iki daş fazla getirelim diye tekeri yaralım, ortada galalım” diyerek fırça attığını gün gibi hatırlıyorum. Çok kıymetliydi o Daşlar.
 Çoğu zaman evliliğin ilk adımı. Hatta şarkısı bile var. “ tek taşımı kendim aldım…” diye. Damadın durumu işi değildi herhalde Gelin bacımda kendi almış, ne kadar içine verdiyse acıynan ona da  şarkı yazmış. Sağlığımızla doğrudan alakalı Daşlar var. Sabır taşı (mecazi), Diş taşı, Böbrek taşı, Safra kesesi taşı var. Böbreğinizde Daş varsa, birde yerinden kımıldadı da düşecekse ve düşmüyorsa, Yandı gülüm keten helva. Yandınız ki ne yandınız. Onun acısını çekenler bilir. Doğrumudur bilmem ama, İnsan  vücudundaki  Kadınların Doğum  sancısından sonra en şiddetli sancı olduğu söylenir.
Sabır Daşı var. O daşa sırtınızı dayadıysanız da yandınız. O da çok zor iş. Onunda bir türküsü var. “ Daş olsaydım erirdim, Toprak idim dayandım.”  Diye. Nasıl bir sabırsa daş eriyo. Sırtını sabır daşına yaslayanlara Allah yardım etsin. Girişteki ünlü bir türkü yakan gelin bacım herhalde dayamış sırtını Sabır Daşına, gaba boydan vermiş türkünün gözüne.
“Dağ gibi dağ, taş gibi taş-dimdik, Kırşehir geliyor şimdik.”
Bu bir tezahürat şekli. 90’lı yıllarda, Gençlik ve Spor Müdürlüğünde görev yaparken, spor müsabakalarında görev alırdık. O yıllarda okullar arası müsabakalar çok çetin geçerdi. Özellikle de Kırşehir Lisesi ve Sanat okulu (Endüstri Meslek lisesi) maçları, Fenerbahçe-Galatasaray maçları gibi olurdu. Bir Hentbol müsabakasında bu iki okulumuz finalde karşılaşıyorlar. Salonda iğne atsanız yere düşmeyecek. Yarısı Lise, yarısı Sanat. Müthiş çekişme var. Sanatın öğrencilerini zaptetmek mümkün değil. Bir ara Sanat serbest atış yapacak. Sanat seyircisi bir anda sustu. Bir öğrenci “Dağ gibi dağ, daş gibi daş-dimdik, Sanat geliyor şimdik.” Diye bağırdı. Ardından tüm öğrenciler. Salon yıkılıyor. Sanırım çalışmışlar. Çünkü atışı yapacak sporcu bu tezahürat için olacak oyalandı, sonra atışı yaptı ve gol oldu. Hiç unutmayacağım bir anı. O günden sonra bu tezahüratı hiç unutmadım. Daş’ın sağlamlığını anlatması bakımından güzel bulduğum için buyara almak istedim. Zaman zamanda kendimi koyarım oraya “Gürsel geliyor şimdik” diye.
İnsan oğlunun Daş’la olan ilişkisi böyle. Bizim eskilerde kalan geleneklerimize göre insanoğlunun doğumunun kırkıncı gününden başlayan ilişki, başucuna  dikilecek olan Mezar taşı ile son bulacak. O Daş da kısmet olursa. Dikkat ederseniz bitmiyor. Mezar durdukça daş başınızda dikili kalacak. Belki üstünde bir yazı.
İşte Bu Kadar.
Yada Büyük usta Muharrem ERTAŞ’tan bir dörtlük.
“İşte geldim, işte gittim,
Yaz çiçeği gibi bittim,
Yalan dünya da ne tuttum,
Günüm geldi geçti gitti.”
Galın sağlıcakla.
Gürsel SEÇİLMİŞ
Gürsel SEÇİLMİŞgurselsecilmis@kirsehiranadoluhaber.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.