Bayramların toplumumuzda Önemi tartışılmaz.
Müslüman alemde iki tane dini bayramımız var..
Ramazan ayı bitimi Ramazan bayramını kutlayacağız,
Sonra Kurban bayramı..
Bayramların hem sosyal hem de ekonomik yönleri vardır.
Bayramlar stres giderici gibidir ve duygularımızı
dengelememize yardımcı olur.
Yaşadığımız kaotik ve stresli gezegende mutluluk, olumsuzluk
ve güvensizlik yüzünden gölgede kalıyor ve bu nedenle
pozitif bir şeye ihtiyaç duyuyoruz.
Böylece, bize tüm endişelerimizi unutabilmemiz ve yaşamın
olumlu yönlerini kutlayabilmemiz için fırsat veren bayramlar,
birkaç günlüğüne de olsa bize bunu yaşatıyor.
Hayat her şeyden mutlu olmaktır ve insanlar olarak, dostlarımızla
olan sosyal etkileşimimiz sadece mutluluk getirmekle kalmaz,
aynı zamanda dilleri öğrenme, kültürleri tanıma, sorgulama, düşünme,
oynama ve çalışma becerilerimizi geliştirmemize yardımcı olur.
Geleneklerin, ahlaki değerlerin, tutumların, bayramların, folklorun,
inançların ve ideallerin bir karışımı olan sosyal mirasımıza sadece
kimliğimizi için değil, aynı zamanda nesiller arasında
aktarım için de bağımlıyız.
Bayramlar stres giderici gibidir ve duygularımızı
dengelememize yardımcı olur.
Daha fazla pozitiflik doğal olarak olumsuzluğu azaltır.
Aynı zamanda anlaşmazlıkları azaltma fırsatı sağlar ve yabancılaşmış
arkadaşları ve akrabaları bir sevgi bağıyla bir araya getirir.
Hiçbir şey insanları bayramlar gibi bir araya getiremez.
Bu açıklamalardan sonra biraz geçmişe dönelim,
eski bayramları ve yapılanları hatırlamaya çalışalım;
Haydi, bu bayram az da olsa abilik raconu keseyim size…
”Biz eskiden bayramlarda şöyle yapardık, böyle yapardık.
Ama mutlaka bunlar olmazsa olmazlarımızdı.
Şimdiki bayramlar öyle mi ya” Modundayım ben de bu bayram…
Aslında ”nerede o eski bayramlar” klişe cümlesini
sevmemiş biri olarak, yıllarca böyle diyenlere karşı çıkmışımdır.
Ama ne hikmetse bu bayram roller değişti…
İsteyen bana ”jenerasyonda kıdemlenmişsin” de diyebilir…
Ben gamanlıyım…
Bilmeyenler için söyleyeyim, Gırşehirin en büyük ilçesi
Gaman..40-50 yıl öncesinden bahsediyorum, şimdiki gibi Ülkemizin
her tarafını Suriyelilerin, Afganların, Afrikalıların sardığı değil…
Atalarımız genellikle Maraş’tan gelmiş, Gamana..
Ve Gırşaharın en büyük ilçesi olmuş..
Konu Kamanda bayram olunca…
Her evin ışıkları daha sabah namazına saatler kala yanardı…
Kimse günün doğmasını beklemezdi, bayramdı çünkü o
gün, sahura kalktıkları gibi bayram sabahına uyanırdı insanları…
Sonra…
Herkes kapısının önünü süpürür ve yıkardı…
Bu işi o gün genellikle evin hanımı ve
kızları el birliği ile yaparlardı…
Bu arada evin erkeği ve erkek çocukları yaşları ne olursa
olsun tertemiz giyinmiş vaziyette baba önde, onlar arkada
Çarşı Caminin yolunu tutarlardı.
Şimdiki camiden önceki cami Çarşı Cami….
Caminin ön tarafında Çorkut Yusuf’un kahvesi vardı,
camiye gelenler genellikle Çorkutun kahvesine takılırlardı.
Bayram sabahları gençler kahvede mutlaka bayram
namazı öncesi çay içmeye özen gösterirlerdi.
Amaçları ramazan ayı boyunca hasret kaldıkları çay
keyfi ve bayram sabahı arkadaşları ile sohbet etmekti…
Bu arada yaşı daha kemale ermiş olan ve dede
pozisyonundaki mahalle büyükleri de çoktan cami içinde
yerlerini almış ve sabah namazını kılmış olurlardı…
Bu arada Mahallenin abileri camii avlusuna cami küçük geldiği
için cami ön yan ve bahçesine kilimler, hasırlar vb sererlerdi…
Bayram namazının başlamasına az bir zaman kala gençler
kahveden çıkıp kilimlerin üzerinde ”bayram namazı” kılmayı beklerdi.
Hocanın tekbiri ile Bayram namazı kılınır, vaaz ile birlikte
tekbirlerle namaz son bulurdu…
Cemaatin dağılması ile birlikte gençler yolda babalar ve
çocuklar birbirlerini yakalar ve eve beraber gelirlerdi…
Sabah kahvaltısı başlardı hemen…
Ve bayramlaşma faslı ve ikramlar..
Kadınlar yaptıkları tatlılardan cevizli baklavalardan
(baklavalar sofra sinilerinde yapılır Kırvelinin ya da Fırıncı Sıddık’ ın
fırınlarında pişirilirdi) mutlaka komşularına götürürlerdi…
Eli öpülmedik bir tek komşu bırakılmazdı güzel mahallemizde…
Bir de şimdiki gibi evin yetişmiş delikanlısı, genç kızı da
anaları ve babaları ile birlikte bayram ziyaretine giderdi…
Şimdiki gibi herkes kendi kafasına göre takılmazdı o zamanlar…
Aile ziyaretleri, gelenler gidenler…
Şimdiki gibi adeta ”zorla eller öpülmezdi” o zamanlarda…
Sevgi ile şevkat ile insanlar birbirinin gözünün içine bakardı…
”Çok yorgunuz, bayram bizim için tatil” demezdi
evin oğlu da gelini de…
Hani şimdi telefonlarla toplu mesaj atıyorlar ya,
”bayramınız kutlu olsun” diye…
Bırakın mesaj atmayı, telefon edip ”iyi bayramlar” demek
dahi çok büyük ayıp sayılırdı bizim zamanımızda…
Bütün tanıdığımız büyüklere bayram ziyaretine gidilirdi…
Bu ziyaretlerde birbirleriyle karşılaşan komşular dahi
”nasılsa bayramlaştık, gitmeye gerek yok” demezler ve
herkes kendinden bir – iki yaş dahi büyük olana ziyarete giderdi…
Büyüklere saygı, küçüklere sevgi vardı o zamanın bayramlarında…
Hani derler ya, anlatılmaz yaşanır…
İşte öyleydi o güzel anlar, yaşayanın tadını bir ömür
unutamadığı bayramlar…
Tabii şimdi biz eski bayramları anlatınca kimileri aval aval bakıyor…
Belki onlar da haklı, bilmiyorlar ki tadını, bilmiyorlar ki heyecanını…
Kusura bakmayın ama ben bir kez daha söyleyeceğim;
”Nerede o eski bayramlar” derken,,
Geriye dönüp baktığımızda, beraber olduğumuz anamız, babamız,
kardeşlerimiz, oğlumuz, kızımız, akraba ve konu komşularımız birer birer
veda edip gittiler..
Şunu görüyoruz, eninde sonunda sıra bize de gelecek o halde,
Kardeşlik duyguları ve birlik beraberliğimizi pekiştirmeliyiz.
Sevinç ve mutluluklarımız kadar acı, kederleri paylaşmalıyız.
Bu şekilde yaraları bir parça sarmış, kırık kalpleri onarmış olacağız.
Çok zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde, manevi
moral motivasyona ve dayanışmaya gerçekten ihtiyacımız var.
Bayramları bayram gibi yaşamak sorumluluğu bu olsa gerek.
Bütün bu duygu düşüncelerle Ramazan’ın sonunda kutlayacağımız
Mübarek Ramazan Bayramı milletimizin ve bütün herkesin kutlu ve
hayırlara vesile olsun.. Vesselam…
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen