Kırşehir’e hastaneye gidiyorum Suriyelilerden sıra gelmiyor..
Ankara’ya çocukları ziyarete gittiğimde, gördüğüm manzara inanılmazdı..
Torunlar ortaokulda okuyor öğrencilerin yarısı neredeyse Suriyeli..
Her yerde onlar vardı.
Acı olan bu işin sonunun nereye varacağını bilen yok!
İçimizde sayılarını net olarak bilemediğimiz milyonlarca yabancı sığınmacı…
Suriyeli, Afganlı, Iraklı vs.
Bu göç dalgasının çok büyük felaketlere gebe olduğunu anlamamız şart.
Yarın Türkiye’de bir kaos yaşanırsa Türklerin sığınabileceği hiçbir yer yok.
Biz bu vatanın bedelini ödedik ama o bedelin
kıymetini bilmezsek bizi kendi topraklarımızda boğarlar!
Sığınmacıların uzun bir süre daha ülkemizde kalacağı ve zamanlarda da
kendi ülkelerine dönmeyecekleri dikkate alındığında tehlike daha da büyük!
Avrupa’da birçok ülke nüfusundan fazla sığınmacı ile iç içe yaşıyoruz.
Suriyeliler var ama…
Şehirlerimize tırlarla getirilip bırakılan Afganlılara ne demeli..
Sahi, durup dururken o mayınları neden temizledik?
Neden Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızı “kevgire” çevirdik?
Neden Türkiye’yi “yolgeçen hanına” döndürdük?
geriye bakın ve şöyle bir düşünün!
Devlet güvenliğini sağlamak için 1954’te büyük paralar
harcayarak sınırlarına döşediği mayınları durup dururken neden söker?
Haydi, söyleyin, neden söker?
Emperyalizm tuzak içerisinde tuzak kuruyor anlamak acaba çöküm zor…
Türkiye’ye düpedüz oyun oynanıyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu sınırlarının mayınlardan
temizlenmesi, bu oyunun bir parçası…
Mayınların temizlendi, Suriye’de iç savaş çıkartıldı ve milyonlarca
Suriyelinin Türkiye’ye kaçması da oyunun diğer parçası.
Suriye’nin kuzeyini boşaltıp buralara Kürtleri yerleştirdiler,
“Büyük Kürdistan” projesi için önemli bir adım attılar.
Milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye göçmesiyle ülkemizin
“demografik yapısını” değiştirdiler.
Sınır, “devletlerin yasal yetki alanlarını” belirleyen bir terimdir.
Ülkeye giren ve ülkeden çıkan; insan, hayvan, para ve mal,
sınırlar sayesinde devletin kontrolü altına alınır.
Bu nedenle sınırlar devletin güvenliği için çok önemlidir,
devletin namusudur.
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda artık “sınır” filan yok.
Batısında var, çünkü batı sınırımız Avrupa Birliği ülkeleriyle çevrili.
Antlaşmalı olduğumuz ülkelerin sınır kapılarında, mesela Batum’da
pasaport sormuyorlar, Türk kimlik kartını gösterip sınırdan geçebiliyorsun.
Ama canınız Suriye, Irak, İran ve Ermenistan’a mı gitmek istedi veya
bu ülkelerde yaşayanlar Türkiye’ye mi gelmek istiyor, hiç dert değil,
çünkü bu sınırlarda “kimlik dahi” sormuyorlar.
Elini kolunu sallaya sallaya bir taraftan diğer tarafa gidip gelebiliyorsun.
Eğer böyle olmasaydı, ülkemize 17 milyon sığınmacı-mülteci nasıl girerdi?
Suriye sınırındaki mayınları neden kaldırdık, hatırlayan var mı?
900 kilometre uzunluğundaki bir sınır durup dururken mayınlardan neden temizlenir?
Türkiye, 2010 yılında Suriye sınırındaki mayınları temizleme kararı aldı.
Söylenen, bir İsrail firması mayınları temizleyip burada 44 yıl boyunca “organik tarım” yapacaktı.
Az kalsın ihale bağlanıyordu, ülkede kıyamet koptu.
Anayasa Mahkemesi ihaleyi iptal etti ve mayın temizleme işi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kaldı.
Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlarını temizledi, 900 kilometre sınırda giriş çıkış sorunu kalmadı.
Sonrasını biliyorsunuz…
2011 yılında Suriye karıştı veya karıştırıldı, 17 milyon Suriyeli mayından
temizlenmiş sınırlarımızdan geçerek Türkiye’ye sığındı.
Tam 12 yıldır işte o Suriyelilerle iç içe yaşıyoruz.
Tabii bu kadarla da değil, mayınlar temizlenince terörist gruplar için de
Türkiye’ye giriş çıkış sorunu kalmadı.
“Hadi Suriye ve Irak sınırlarını anladık da, İran sınırındaki mayınlar neden temizlendi?”
Eee, İran sınırındaki mayınları temizlemeseydik, “Afgan kardeşlerimiz”
sürüler halinde Türkiye’ye nasıl giriş yapacaktı?
Emperyalist ülkelerin dâhiyane planına ve ülkemizi yönetenlerin
saflığına bakar mısınız?
Meğer Afganistan’da gelişecek olaylar ve Afgan göçü yıllar öncesinden planlanmış.
Sınırlarımızdaki mayınlar temizlenirken, ülkemizi yönetenler, Türk halkına iki yalan söylediler:
1-Mayından temizlenen arazide organik tarım yapılacak.
2-Mayınlar temizlendikten sonra, “insani ve güçlü bir sınır güvenliği” sağlanacak.
Sonuç ne oldu?
Organik tarımdan söz eden var mı?
İnsani ve güçlü sınır güvenliği sağlanabildi mi?
Bugün Güneydoğu ve Doğu Anadolu sınırlarımızda mayın yok.
Mayınlar temizlenince, bu bölgede “sınır güvenliği” de kalmadı.
Dileyen, elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’ye girebiliyor.
Peki, bu mayın temizlemenin Türkiye’ye faturası ne oldu?
*Güney sınırımızda PKK’dan sonra ABD’nin güdümünde PYD adında
65 bin kişiden oluşan bir terör örgütü komşumuz daha oldu.
*Güneydoğu ve Doğu sınırından 17 milyon mülteci ülkemize girdi.
*Sınır şehirleri başta olmak üzere hemen hemen bütün kentlerimizin
“demokrafik yapısı” değişti.
*Mülteciler, Türk insanının işine ve aşına ortak olunca, ülkemizde işsizlik ve sefalet arttı.
*Biz bonkör milletiz ya, dilenerek bulabildiğimiz borç paraların bir kısmıyla
şimdi bir de 17 milyon mülteciyi besliyoruz, barındırıyoruz.
Say say bitmez, bu 17 milyon mülteci Türkiye’nin başına daha ne
belalar açtı ve açmaya devam ediyor.
İşte bu insanlar son zamanlarda başımızı ağrıtmaya başladılar.
Olağan yaşamı olağanüstü hale getirdiklerine şahit oluyoruz.
Gün geçmiyor haberlere konu olmasınlar.
Hatırlayın…
Geçen yıl İslâhiye’de Türk bayrağını indirip yerine Suriye bayrağı astıklarına mı yanalım,
Yoksa eylül ayının ortalarında Ankara’da Suriyeli sığınmacı bir kadının o
kulda çocuğunun istiklal marşı okumasına tepki göstermesine mi?
Bu müsamaha gösterilecek bir hareket değil.
Bu şekilde yaparak adeta sinir uçlarımızla oynanıyor.
Bunlar basına yansıyanlar.
Ya duymadıklarımız…
Milli Marşımıza tahammül dahi edemeyen böyle misafiri (!) ülkemde artık görmek istemiyoruz.
Bu kadar net!
Savaş da bitti.
Esat da “Ana vatanınıza dönün” diye çağrı yaptı.
Bin dolar vereceğini de söyledi.
Özellikle Suriye’den gelenlerin ülkelerine geri dönmemeleri hiç hiçbir sebep kalmadı.
Tehlikeyi görelim…
Sonuç olarak, emperyalist ülkelerin tuzağını göremedik, Türkiye’nin
sırtına bir de “mülteci kamburu” ekledik.
Bu iş bu kadarla kalmaz.
Yazılan senaryonun devamını, bugünden görebilmek lazım.
Ben gördüm; Türkiye, Türklerin elinden gidiyor.
Ama 10 yıl sonra, ama 20-30 yıl sonra…
Gözümüzü açmazsak, aklımızı başımıza toplamazsak, ülkemizi emperyalist
devletlerin tuzağından kurtaramazsak, bir an gelecek ki, iş işten geçmiş olacak.
Filistin buna somut örnektir.
Bu yazılanları asla ırkçılık olarak nitelendirmeyin.
Perşembe’nin gelişi çarşambadan bellidir.
Biz bu vatanı sokakta bulmadık hepimizin ailesinde şehit var.
Ne bedeller ödendi.
Ödenmeye de devam ediyor.
Bunların topluma entegre olması ve asimile olması mümkün değil.
Toplumsal dokumuzun her geçen gün bozulmasının dışında bir de bu işin ekonomik boyutu var.
Zaten şartlar zor.
Milyonlarca sığınmacıyı yedirip, içirip, giydiriyoruz.
Bütçeye bir kuruş faydaları yok.
Belki emeklilerimize daha fazla maaş verebilirdik.
İyi niyetle 12 yıldır içimizdeler.
Kol kanat gerdiğimiz yetti gari.
Yaşanan acı tecrübeler gösteriyor ki, ülkemizin çözülmesi gereken en acil sorunu sığınmacılar.
Dilimizi bilmeyen, kültürümüze aşina olmayan ve hatta din hariç kültürel hiçbir
bağımızın bulunmadığı milyonlar ülkemiz sınırları içerisine ne amaçla yerleştirildi?
Yoksa sessiz bir istilayla test mi ediliyoruz?…
Derken Filistin-İsrail savaşının sonucunda Ülkem yeni bir mülteci akınına mı uğrayacak,
gelişmeler o yönde, Allah hepimizin yardımcısı olsun…Vesselam..
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen