RAMAZAN YAZAR’dan Suriye’de kimse silah milah bırakmaz! -2- « Kırşehir Anadolu Haber

RAMAZAN YAZAR’dan Suriye’de kimse silah milah bırakmaz! -2-

Bu haber 24 Mart 2025 - 15:29 'de eklendi ve 792 views kez görüntülendi.
Suriye’de kimse silah milah bırakmaz! -2-
Terörist teröristi Suriye’de bulur!
Şam-SDG anlaşması ve Türkiye’ye etkileri!
Suriye dörde bölünüyor! Sonuca Gitmek İçin Her şey Mübah!
Mazlum Abdi’nin söylediklerinin temel unsurlarını aşağıda aktarıyorum;
1) Suriye’nin toprak bütünlüğü, birleşik bir ordunun kurulması, tek bir Kurumsal çerçeve, tek bir başkent ve tek bir bayrak olgularının temel egemenlik meseleleri olduğunu kabul ediyoruz ama bu konularda ‘’uygulama mekanizmaları,zaman çizelgeleri ve lojistik hususlar’’ başta olmak üzere pek çok ayrıntı henüz çözüme kavuşturulmamıştır.
Ayrıntılarda ve bakış açılarımızda farklılıklar devam etmektedir.
(Yani, genel prensiplerin içinin nasıl doldurulacağını daha müzakere edeceğiz,birçok konuda da düşüncelerimiz farklı diyor.)
2) Kürtlerin yoğun olduğu kuzeydoğu Suriye’nin farklı koşulları bulunuyor ve bu unsurlar, askeri kurumların entegrasyonuna ilişkin ayrıntıların görüşmesinde gündeme gelecek.
Anlaşma ne diyor, kastedilen ne?
3) YPG içinde diğer ülkelerden gelen savaşçıları yabancı savaşçı
olarak görmüyorum.
Onlar bu bölgeyi ve halkımızı, akrabalarını savunmak için gelen Kürt kardeşlerimizdir.
Bu savaşçılar, resmi bir ateşkes sağlandığında, geldikleri yerlere döneceklerdir.
4) Doğal kaynakların paylaşımı adil olmalı ve Suriye’deki tüm bölgeler hak ettikleri payı almalıdır.
(Yani, Suriyenin Kürt bölgesi olarak tanımladığı bölgedeki petrol esas olarak bize aittir, Irak örneğindeki gibi, diyor.)
5) Baas Partisi döneminde tüm yetkiler merkezde toplanmıştır, buna son verilmeli ve yetkilerin bir kısmı bölgelere verilmeli, yerel yönetimler oluşturulmalıdır.
(Yani, adına ne dersen de özerk yönetimin yerel yönetim sistemi temelinde bir İdari sistam oluşturulması gerektiğini söylüyor.)
Öcalan ve Kürdistan vurgusu;
6) Kürtler anadillerini kullanma, kendi dillerinde eğitim dahil en temel haklarından mahrum bırakılmışlardır.
Kürtler siyasi ve kültürel hakları, dil ve bölgesel yönetim konuları Anayasada yer almalıdır.
7) Öcalan liderliğindeki Kürt ulusal hareketi ile Türk devleti arasında Türkiye’de yaşanacak süreç, Kürdistan’ın dört parçasını ve Ortadoğu’nun genelini etkileyecektir.
(Yani, Kürtlerin bulunduğu dört ülkenin her birinde yaşanan gelişmeler bir bütünün parçasıdır, diyor)
Anlaşmayı ABD bağladı.
Abdi, ‘’ABD bizi sadece Sara hükümetiyle diyalog kurmaya teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda aktif olarak arabuluculuk yapıyor ve her iki tarafı da oturup müzakere etmeye zorluyor’’ diyor.
Sonrasında da Amerika’nın bu sürecin kesintiye uğramadan yürütülmesi içi neler tavsiye ettiklerini ayrıntılı olarak anlatıyor.
Bu arada, 11 Martta IŞİD’e karşı oluşturulan Birleşik Ortak Gücü’nün bir mesajı paylaşmış CENTCOM, yani Amerikalılar.
SDG/YPG militanlarının tatbikat fotoğraflarıyla yer alan mesajda,
‘’Ortağımız Suriyeli güçler her an hazırlar, gerçek mermilerle yapılan tatbikatta koordinasyon ve ateş gücü sanatındaki uzmanlıklarını sergiliyorlar’’ demişler.
Ne ilginç değil mi?
‘’Suriye’de YPG ve Kürtler sistemin parçası haline mi getiriliyor yoksa yeni Orta Doğuda Kürtlere ayrı bir yer mi hazırlanıyor?’’
Yani BOP tıkır tıkır işliyor.
ABD istediklerini aldı.
Anlaşmaya dikkatli bakılırsa;
-Bu anlaşmayla, YPG ve Mazlum Abdi, Şam yönetimi tarafından da Suriye’deki tüm Kürtlerin temsilcisi olarak kabul edilmiş, meşruiyetleri tescil edilmiştir.
-YPG, yıllardır kendisine yatırım yapan, eğiten ve donatan ABD ve Müttefikleri tarafından siyasi koruma altına alınmıştır.
ABD; YPG’ yi IŞİD’ e değil, İran’a karşı da bir silahlı güç olarak tutmaktadır.
-Abdi, Kürtlerin gelecekteki Suriye’de hangi şartlarla yer almayı kabul edeceğine dair taleplerini açıkça ortaya koymuştur.
(Bölgesel yönetim oluşturulması, silahlı güçlerin korunması,
Kürtlerle ilgili düzenlemelerin anayasada yer alması, doğal kaynaklardan Kürtlere verilecek payın belirlenmesi vs)
-Anlaşmanın ayrıntılarının yılsonuna kadar belirlenip uygulamaya geçileceği İfade edilmiş ama bunun için öncelikle anayasanın hazırlanması lazım.
Anayasanın bu süre içinde hazırlanması pek gerçekçi gözükmüyor.
Türkiye’nin önü mü kesildi?
-Her hâlükârda, bu anlaşma sonrası YPG’ yi hedef alacak operasyon, harekât vs, YPG’ nin hamileri tarafından barış çabalarını ve Suriye’nin yeniden inşasını engelleyen eylemler olarak tanımlanacak ve tepki görecektir.
-Türkiye’de ve Suriye’de paralel bir süreç yürüyor.
İki ülkede de yeni anayasa hazırlanıyor ve bu çalışmanın en önemli unsuru Kürt asıllı vatandaşların bu anayasada nasıl yer bulacaklarıdır.
Bu süreçler arasında etkileşim barizdir.
-Bugün Suriye’de yaşananları değerlendirirken, Türkiye’de yaşananları yaşanabilecekleri de değerlendirdiğimizin farkındayız mutlaka.
Değil mi?
Zamana bakacak olursak, Öcalan’la ve uzantılarıyla beklenen görüşmeler peş peşe yapılıyor, yeni açıklamalarla ve yeni devletçiklerin temelleri atılıyor!..
SURİYE DÖRDE BÖLÜNÜYOR
Demedi demeyin:
Suriye kuzey doğuda ABD ve PKK destekli Kürtlerin, güneyde İsrail destekli Dürzilerin, batıda Alevi, seküler kesimin ve ortada HTŞ terör örgütü liderliğinde Sünnilerin egemen olduğu dört parçaya ayrılıyor.
Birde elbette güneyde İsrail tarafından işgal edilmiş Suriye toprakları var
ve buranın geleceği de tamamen belirsiz bir durumda.
Kürt bölgesi ile İsrail kontrolündeki bölge arasında Davut koridoru olarak adlandırılan koridorun kurulması da çok büyük bir olasılık olarak görülmektedir.
Hâlihazırdaki bu gelişmeler elbette en çok da İsrail’in işine yarıyor.
İsrail bölgede kendisine en büyük tehdidi oluşturan Suriye devleti, BAAS rejimi ve Suriye ordusunu yok etti ve dahası kuzeyindeki stratejik toprakları da işgal ederek, denetimi altına almayı becerdi.
Vallahi demedi demeyin daha birkaç yıl önce İsrail’i yönetenler böyle bir durumu rüyasında görse inanmaz, “hayırdır inşallah” der, kalkıp “şükür namazına” dururdu…
İsrail son gelişmeler ile sadece önemli bir düşmanını yok etmedi, tek taş ile birkaç kuş vurdu; hem İran ve Rusya’nın bölgeden çekilmesini sağladı ve hem de potansiyel bir sorun olarak gördüğü Türkiye’yi güneyinde kurulacak iki terör devletçiği ile baskı altına almayı başardı.
Bahse konu bu iki terör devletçiğinden biri HTŞ terör örgütü yönetiminde, diğeri ise PKK terör örgütünün güdümünde. Türkiye’deki Cumhuriyet rejimine biri şeriat, ikincisi ise bölücü Kürtçülük ideolojisi üzerinden ciddi tehdit teşkil ediyor.
En nihayetinde AKP iktidarının basiretsiz, öngörüsüz ve maceraperest dış politikaları sayesinde nur topu gibi yeni sorunlarımız oluştu, en nihayetinde görünen o ki iki terör devletçiği ile komşu oluyoruz.
Suriye’nin bölünmesi önlenemez gibi görünüyor doğru ama korkarım bölgedeki tek vahim gelişme bu da değil. Görünen o ki sırada İran ve İran’daki teokratik diktatörlüğün yani molla rejiminin devrilmesi var. İran’da bir iç savaş çıkarsa bu ülkenin de Irak ve Suriye gibi bölünmesi kaçınılmaz olacaktır.
İsrail’in bu konuda düşündükleri ve açıklamaları belli fakat İran konusunda tek hassasiyet İsrail’e ait de değil!
ABD ve Trump da İran’ı ve İran’ın nükleer silah üreterek bir nükleer güce dönüşmesini engelleme konusunda son derecede kararlı görünüyor.
Son olarak İran konusuna değinen Trump: “Bundan sonra İran’ı konuşacağız.
İran’la son aşamalara geldik.
Ne olacağını göreceğiz.
İran’ın nükleer silah sahibi olmasına izin veremeyiz.
Çok yakında, İran’la ilgili bir şeyler olacak. Umarım bir barış anlaşması yapabiliriz.” Diyor.
Sizce de bu sözler örtülü bir savaş ilanı değil mi?
Bana göre İran’a ve özellikle de İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir harekâtın eli kulağındadır.
İran büyük ve kadim bir devlet gibi görünse de orta çağdan kalma kurallar ile yönetilmeye çalışılan bu teokratik diktatörlüğün çökmesi, bölünüp parçalanması kaçınılmazdır.
Tarihe bakınız göreceksiniz diktatörlüklerin büyüklüğü onların çökmesine asla engel olamamıştır!
En yakın örnek ise SSCB’dir, İran’dan misli misli büyük olan bu diktatörlük bir dış müdahaleye bile gerek olmadan kendi kendine, bir anda çöküvermiştir.
Sorun elbette ki İran rejiminin çökmesi değil ben İran’da hüküm süren teokratik diktatörlük çökmeden bölgemizi huzur ve barışın gelemeyeceğini düşünenlerdenim.
Sorun İran’daki molla rejimi çökünce ne olacağı, yerine ne konacağında.
Burada da karşımıza iki temel soru çıkıyor:
İlk soru İran’daki molla rejimi çöküşünün kanlı mı kansız mı olacağı ve ikinci soruysa bu çöküş sonrasında İran’ın bölünüp bölünmeyeceği.
Hümanist bir insan olarak ben bunca yıldır ezilen, sömürülen,
hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan kadim İran halklarının kanlı bir iç savaşa sürüklenip, uzun, kanlı ve acı dolu bir süreç yaşamadan barışçıl bir şekilde hak ve özgürlüklerine kavuşmasını umuyorum.
Ben böyle umuyorum amma ve lakin despot mollaların buna izin vereceğini, ülkenin geleceğini ve halkın çekeceği acıları düşünerek barışçıl bir yöntemle
iktidarlarından vazgeçeceklerini de düşünmüyorum.
Sonuç gelecek geliyor ve bu gelecekte demokratik olmayan rejimlere yer olmayacak, bölgeyi yönetenler ve bölgede sözü geçen kanaat önderleri umarım
bu gerçeği erkenden idrak edebilir yoksa çok acı çekilecek…
Bahçeli’nin;
“PKK’nın kongresini toplayarak feshini kararlaştırması geciktirilemez”
PKK’den de bir açıklama daha geldi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık,
“Öcalan dışında kimse kongreyi toplayamaz” dedi.
Bayık, ANF’de yayımlanan açıklamasında, Öcalan için
“Özgür çalışır koşulları ortaya çıkarılmazsa geliştirmek istediği süreç gelişmez.
Devletin atacağı adım, bunun için gerekli yasal değişiklikleri yapmadır” dedi.
Kongrenin toplanması için “Ateşkes koşullarının sağlanması gerekir” diyen Bayık,
“O zaman işte kongre toplanabilir, çağrıyı yerine getirebilir” ifadelerini kullandı.
Bayık ayrıca Öcalan için “Kongreyi bizzat toplaması, yönlendirmesi ve yönetmesi gerekiyor.
Onun dışında kimse kongreyi toplayamaz, kongrede o kararları çıkaramaz.
Bu hareketi kuran, geliştirendir.
Ancak Önder Apo Kongre’nin kararlar almasını sağlayabilir, doğrultu verebilir.
Başka hiçbirimiz, PKK yönetimi veya PKK’nin kadroları bunu sağlayamaz” dedi.
Ve bunun üzerine; Bahçeli, PKK’nın “bir an evvel kongresini toplayarak fesih kararı alması” ve silahlarını teslim etmesi gerektiğini söyledi.
Bahçeli yayımladığı yazılı açıklamada, fesih için 4 Mayıs tarihini ve kongrenin toplanma yeri olarak da Muş’un Malazgirt ilçesini önerdi.
Bahçeliye kalsa Öcalan’ı ve taifesini bir an önce serbest bırakmak istiyor, bir dönemlerin ip atan Bahçelisi, nerden nereye ah o dış güçler yok mu?.
Velhasıl;
Daha önceki yazılarımda olduğu gibi her şey BOP a endeksli; ABD ve İsrail ne derse plan ve proje aynen tıkır tıkır işliyor, bu ara İmamoğlu’nun diploması büyük baskıların sonucunda iptal edildi ve bununla da kalmayıp bütün yolsuzluk, hırsızlık yapanlara yapıldığı gibi baskı falan olmadan adil bir yargılamanın sonucunda tutuklanarak(!) cezaevine gönderildi, şu an gelecekteki en büyük adaylardan biri ekarte edildi, sıra Ankara’dakine geldi, ta ki ortalık sahipsiz kalana kadar ve diploması olmayanların rahatça hükümlerinin devamı için.. -alıntı-araştırma- Vesselam…
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.