Bazen olmayana şükretmek gerekir, olmuyorsa vardır bir hikmeti
Çünkü işin içindeyseniz kim dost, kim değil fark edemiyorsunuz
her konuda ve siyaseten de ödün veriyorsunuz.
Siyasetin tilkilerinin alttan alta meydana çıktığı bu günlerde, kimin
umurunda ülkenin ekonomisi, varsa yoksa bu tilkilerin hesabı
koltuk kapmak ve bunu sorduğunuzda adına Allah rızası diyorlar.
Peki, Allah rızası için mi dün birbirlerine hakaret edenler bir aradalar.
Allah rızası için mi yan yana oturduğunuz adamların arkasından atıp tutmalar.
Allah rızası için mi rakiplerinize acımasız ve fütursuzca iftira atmalar.
Siz kurt postuna bürünmüşler söyleyemez, ben söyleyeyim, sizler
menfaat için Allah rızasını ağzınıza dolamış, menfaatçi biraz asalaklarsınız.
Korkarım ki Allah sizi çarpacak çarpık kalacaksınız.
Sizler partilere çöreklenmiş miras yedilersiniz, sizler partiler üzerinden
toplum içerisinde yer edinmeye çalışan asalaklarsınız, dünde birbirimizi
sevmedik, bugün de sevmeyeceğiz, yarın da çünkü sizler riyakârsınız da,…
Şimdi size soruyorum bu işleri Allah rızası için mi yapıyorsunuz?
Yaratanı koltuk sevdası işlerinize karıştırmayın.
Bu ilçede herkes her şeyin farkında, unutmayın burası sizlerin oyun arenanız değil.
Siz çevrenizi aydınlattığınızı sanırken, Güneşin varlığını unuttunuz, siz her
devrin adamı olmayı tercih ettiniz, bir kere bari her devirde adam olmayı deneyin.
Ülke insanları kriz içerisinde, düşman içimizde ve dışımız, etrafımız sarılmış
ve ekonominin ipi kaçmış ne olacağı belli değil, insanlar yaşama mücadelesi
verirken, yerelde bazı partiler içinde koltuk kapma savaşı içerisinde olan
herkes dava adamı değil rant adamıdır.
Kimin dostumuz olduğu zerre kadar umurumda değil ama haksızlık karşısında
susan dilsiz şeytandır.
Bütün bu olumsuzlukları ve karamsarlıkları söyleyip paylaşırken, bazı
Güzelliklere de Hasret Kaldık!
Mutluluk dolu bir ailenin hasretini çektik…
Ana, Baba çocuklardan oluşan içi mutluluk, güzellik dolu, bugünkü imkânlara
sahip olmasa da içerisi huzur yuvası olan evleri arar olduk
Tüm dışımızda gelişen olaylar, nedeniyle; Aile birliğimizi, dirliğimizi kaybeder olduk.
Özelde mutluluğun;
Ve dayanışmaya dayanan bir Aile birliğinden, geçtiğini unuttuk…
Dost kavramının içini boşalttık, yalın bir kelime olarak, algılayarak;
gerçek ifade etiği anlamına uygun, dostlukları yaşayamadık.
İnsanlık adına;
Her alanda insanların yardımına koşanların; neden bu davranışı yaptığını sorgulamadık.
Hasta hanelerde yardıma muhtaç insanların, yardımlarına fedakârca koşan
bireyleri fark edemedik…
Aman, canım, sende; deyip geçiverdik…
Sevgililer, sevgilisinin; bir yetimin başını okşamanın, değerini; dillerinden muhteşem
şekilde ifade etmesinin; mana ve içeriğini kavrayamadık…
Uyduruk sevgililer günlerini; içi boşaltılmış kavramlarla, şekillere dönüştürerek o
anlamlı ifadeyi de kapitalizmin pençesine esir ettik.
Sadaka taşını, zimem defterini, yoksula, yolcuya yardım etmeyi, zekât ile yetinmeyip,
İnfak etme alışkanlığımızı, terk ettik.
Karşılıksız yardımın ne demek olduğunu, neden her alanda vakıf medeniyetleri
kurduğumuzu bir türlü anlayamadık…
Sevgi, gibi muhteşem bir kelimenin arkasından; ilahi aşkın gelme ihtimalini
unutarak o kelimeyi sahte dünyaların, sapık ilişkilerin, aldatmaya yönelik planların;
simgesi haline dönüştürdük…
Yaratılan her şeyin;
Yaratıcısına saygı duymayı, bu anlamda iman etmeyi unuttuk…
Allah’ın dilediğine mal vereceği beyanatına rağmen; ben çalıştım, gayret ettim,
emek sarf ettim; ben kazandım, ifadesinde bulunmayı;
Kendimize ilke edindik.
Fakiri, yoksulu kollamayı, unuttuk…
İnsanları mutlu görmenin; kendimizin de, mutlu olacağı gerçeğini anlayamadık…
Kin, nefret, istememek, kıskançlık, yalancılık, fitnecilik, gibi onlarca yanlış davranışları,
öne çıkardık… arkasında durduk…
Asıl mutluluğun; paylaşmakla, bölüşmekle, yardımlaşmakla, sevgi dolu bir bakışla,
her alanda insanların birbirleri ile kaynaşması ile; elde edildiğini unuttuk…
Mutlu insanlar topluluğunun; mutluluğu yaşanır hale getirmiş, örnekler olabileceğini
akıl edemedik…
Komşuluk ilişkilerini arar olduk.
Aslında o, ilişkilerin altında; dayanışmanın, bir olmanın, beraber olmanın, dost olmanın
ve öylece kalmanın; asıl unsur olduğunu hatırlamadık…
Herkes çocukluğunu arar oldu.
Neden?
Çoğu insan, tüm olumsuzluklara rağmen; mutluluğu orada bulmuştu.
Yaşamıştı, yaşatmıştı, tüm hesapları bir kenara itilmiş insanlar gibi; her türden canlı
ile barışık olarak günlerini geçirmişti.
Ağlamanın, yaralanmanın, oyun oynamanın, hoşça vakit geçirmenin, dayak yemenin
bile tatlı olduğu günler…
Ondan çocukluk günleri aranırdı.
Bugün yıllar sonra; yaşadığı ana topraklara dönen insanların neden çocukluk günlerini
aradığını anladınız mı?
Mutluluğu, hesapsız günleri, bir gülücüğün neler ifade etiği günleri arıyor da ondan…
Yalan ve sahte ilişkilerin olmadığı, hesapsız ilişkilerin zirve yaptığı günler olduğu için;
O günler aranıyor…
Etrafımıza bakalım.
Onlarca belki, bizim fark edemediğimiz güzel, iyi olaylar ve davranışlar vardır.
Bütün bunları yapanların da bir insan olduğunu unutmayalım.
Eğer, mutlulukla dolu bir hayatı yaşamak ve yaşatmak istiyorsak;
Bu anahtarın bir ucunun kendimizde olduğunu hatırlayalım…
Bizim YUNUS un sözünü hatırlayalım.
‘’Sevelim, sevilelim.
Dünya kimseye kalmaz’’…vesselam…!
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın… …
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen