Bir dostum telefonla arayarak, ne oluyor siyaset
arenasında diye hem sohbet hem de görüşlerimi sordu.
Bende bu konulara girmek
İstemiyorum desem de ısrar etti.
O zaman ufak dokunmalarla düşüncelerimi yazıp geçeceğim,
istediğin gibi yorumla ya da cımbızla seç dedim…..
Öyle günleri yaşıyoruz ki bunu anlamak, siyasetin
getirisini sindirmek ve Gerçek Profilleriyle, ödemeyi elden alan istanbul escort kızları, sizlere hizmet vermek için bekliyor. de buna katlanmak pek mümkün değildir.
Yanlış bakışları/duruşları ve icraatları da görmemek,
görmezden gelmek mümkün olmadığı gibi, tam aksi bu tür
yapıları da alkışlayanların olması, körü körüne desteklemesi
anlaşılır gibi de değildir!
Son altı yıl içerisinde, siyasi zemine şöyle bir baktığımızda;
kurulmuş ve içerisinde kurucu üye olarak yer almış birçok
insanımızın, bazı yanlışlar gördüklerinden dolayı bu siyasi
kuruluşlardan ayrılarak başka partiler kurduğunu görmekteyiz.
Önce şunu söylemeden geçemeyeceğim:
Kendi içinden ayrılıp parti kuranlara, halk dilince bir nevi hain
diye kabul edilemeyen sözler sarf edilse de, bir başka partinin
içerisinden çıkıp da parti kurmak isteyenlere de;
“parti kurmak bunların en doğal haklarıdır” gibi mesnetsiz
sözleri de duymamak da mümkün değil.
Hayret değil mi?
Sana olursa hain…
Karşındakine olursa alkış!
Ne bakış ama değil mi dostlar?
İnsanlarımızın düşüncelerine, siyaset yapma haklarına,
düşünce ve söylem özgürlüğüne de tabii ki saygı ile bakarız.
Ama dün ile bu günü karşı karşıya getirip de, bunun da yanlış
olduğunu görmemek, bana göre çok affedersiniz ama aptallıktır!
Siyaset; hangi siyasi parti olursa olsun; onurlu/ şerefli/dürüst
bir şekilde devlet yönetmeyi, halkını A-B-C… diye sınıflara,
etnik ve inanç yapılarına göre ayırmadan, onların hukuki artı
ekonomik haklarını sağlayarak, dünya coğrafyası içerisinde dik bir
duruşla Devletin bekası adına yapılması gerekenleri yapmaktır.
Çünkü partiler bu amaçla kurulur ve de oluşur.
Partilerde üst düzey yöneticilik, bakanlık, başbakanlık ve hatta
Cumhurbaşkanlığı yapmışların durumları…
Şimdi göz atarak kurulan partilere alıcı gözle şöyle bir bakalım derim.
Neden kurulmuşlardır veya kurdukları parti içerisinden ayrılan insanlar
neden böyle bir yola girmişlerdir buna kısacık bir not düşelim derim.
Şuna inanın ki partiler kurulurken veya kurulduktan sonra ilk
söylenenlerle, tüzüğü belirlenmesine karşın, son söylem ve tutumlar
hakkında tam 180 derece farklılıklar vardır!
Bu da genelde hemen/hemen bütün partilerde mevcuttur.
Erki eline geçiren, bir daha bu koltuğu bırakmamak adına,
ne tüzük dinler, ne hukuk dinler, ne de vicdan dinler.
Tek baktığı açı ve beklenti, siyasi erktir, siyasi çıkarlardır!
Üç beş yandaş hariç, ne sağına bakarlar ne de soluna!
Yanlış görüp de sesini çıkardığın veya karşı geldiğin an
“tu kaka” olur hemen dışlanırsın!
Şimdi soruyorum?
Bu politikaların kime, hangi partiye, neye ve de hangi hukuksal
çerçeveler içerisinde nereye faydası olur ki?
Ne mümkün!
Hiç kimseye faydası olmayacağı gibi, hiçbir devlete de
asla bir faydası olmaz.
İşte kurulan bu partiler de, bunları yaşadıkları için yanlış
gördükleri bu yoldan ayrılarak mevcut partileri kurmuşlardır.
Bir ülkede; “ insan haklarına dayalı, lâik, çağdaş, sosyal ve
demokrat olan, hukukun üstünlüğünü bağrında taşıyan,
CUMHURİYET REJİMİ” olmadıkça ve de korunmadıkça bu
beklentilerin hiç biri de olmaz.
Siyasi erk ve siyasi çıkar adına, en yakınını, en güvendiği insanları
harcayanların da, kimseye faydası olmayacağı gibi, hiçbir
Allahın kuluna da acımazlar!
İşte kurulan yeni partiler de bu cihetle oluşmaktadır.
Aynı Şekil 1 A’da görüldükleri gibi!
Hepsine de saygı duyuyorum.
Gelecek seçim dönemlerinde, partiler ittifaklarla peşin (koalisyonlarla) girecekler.
Önceki dönemlerde partiler çıkardıkları milletvekilleri ve ağırlıklarına göre ,
bakanlıkları paylaşıp koalisyon hükümetleri kurarlardı,
şimdi ise bu koalisyonlar seçimden önce olacak..
Geçmişte şunu gördük ki, hangi parti olursa olsun; seçme ve seçilme
hakları/ düşünce ve söylem özgürlüğü olmadan başarıya ulaşması da
mümkün değildir.
Ya yerinde sayarsın, az olsun ama benim olsun dersin…
Ya da eriyip gidersin.
İşte siyasi partiler içerisindeki bu yapıya isyan edenler, biraz aklı/bilgisi/ vicdanı
olanlar, ayrıca vatansever düşünce taşıyanlar bunun için mücadele vermek adına
ayrılırlar ve bu tür oluşumları da kurmaya kalkarlar.
Bu herkesin en doğal hakkıdır!
Hiç kimsenin de bu konuda bir kimseye söz söyleme
gibi bir hakkı da olamaz.
Çünkü siyaset yapma, seçme/seçilme ve düşünce/söylem
özgürlükleri insanların en doğal haklarıdır.
ANCAK,
Siyaset sahnesinde önceden kurulmuş ve sonradan ben onu
beğenmedim oynamıyorum, kendi oyunu mu kendim kuracağım
diyenlere de, hayırlısı olsun demekten başka elimizden bir şey gelmez.
Bütün bu yapılanları gelecek süreçte, Halkımız kurulacak
sandıklarda özgür iradeleri ve düşünceleri ile gerekeni yapacaklardır.
İktidar (koltuk) hırsı ile hareket edip halkı değil de, kendi
menfaattarını düşünenler tarihin tozlu sayfalarında yerlerini alacaklardır.
YANİ;
Bu bir şairimizin dediği gibi;
“ kubbede kalan hoş seda” olacaktır, ama olan Halkımıza olacaktır.
Neticesinde diyeceğiz ki, önemli olan;
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bekasıdır” ! Vesselam…
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen