Bu yazımı hazırlarken, gülen yüzü ile her zaman etrafına ışık saçan, sevgi çiçekleri sunan, insan, hayvan, doğa dostu güzel insan Metin UCA’nın aramızdan ayrılığını üzüntüyle öğrendim. Çok çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Yakınlarına, sevenlerine, dostlarına baş sağılığı diliyorum.
MEVSİM SONBAHAR
çiçekli badem ağaçlarını unut.
değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
ıslak saçlarını güneşte kurut
olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar…
Nazım Hikmet Ran
UMUT YAPRAKLARI
Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar
Seninle yeşerdiler, seninle soldular..
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Özdemir Asaf
İki tane mevsim şiiriyle başlamak istedim bu hafta. “Yağışları bitti, Bahar bitti, yaz bitti, Eylül, Ekim de bitti. Dağlarlardaki, ovalardaki ot-çöp sarardı, kurudu, Hububatlar biçildi. Her taraf sapsarı olmuş, ağaç yaprakları boynunu bükmüş dökülmeyi bekliyor. Yani kısacası hazan mevsimi geldi oturdu. Oda yerini Kış’a bırakmaya hazırlanıyor.
Tarlada, bağda bahçede pek bir şey kalmadı. Belki bir kısım yerlerde, Elma, Armut, Ayva gibi meyveler duruyordur. Genelde bu tür meyveler Kırağı yesin diye bir süre bekletilir. Ama onlarında son günleri, bu hafta olmazsa önümüzdeki hafta onlarda toplanır. Ağaçlar kendi kendilerine, kalan yaprakları ile baş başa bırakılır. Cevizler tamam. Biz çok şükür düşme tehlikesini atlattık.
Hasat döneminde yine yazmıştım. Çiftçinin-köylünün, ekenin-dikenin emeğinin karşılığını alma zamanıdır hasat. Bir yıla yakın zamandır verilen emeklerin, ekilen umutların, toprağa atılan tohumun geri dönüşüdür hasat. Özellikle köylerde gençler hasat zamanını beklerler düğün dernek için. Bir araya gelip yuva kurmak için ekinlerin biçilmesini, ürünün kaldırılmasını beklerler. Eğer birde ürün bereketli olur, emeğin karşılığı fazlasıyla alınır, yüzler gülerse değme gençlerin keyfine.
Çiftçimiz, köylümüz, eken-diken ürününü kaldırdı. Kimi emeğinin karşılığını aldı, kimi umduğunu bulamadı. Kimi borçlarını ödeyebildi, kimi ödeyemedi, hayal kırıklığı yaşadı. Öyle yada böyle bir hasat sezonunu tamamladık.
Çiftçilerimizin, ekim dikim yapan vatandaşlarımızın tamamına yakını ekimleri yaptılar.. Ama yine yağış yok. Ellerimiz semaya açık, gözümüz gökyüzünde yağmur bekliyoruz. Bu yazıyı hazırlarken Meteoroloji den bir uyarı geldi. Hatta az da olsa yağış var. Yağışlı hava geliyormuş gibi bir bilgi. Çok güzel bir haber bence. Çiftçi vatandaşlar başta olmak üzere cümle alem dua edip yağış bekliyor. Dağ-taş, kurt-kuş, çiçek- böcek, ağaç-dal herkes bekliyor. İnşallah diyorum. İnşallah önümüzdeki günlerde bu tahmin doğru çıkar, bol bol yağış olurda hepimizin yüzü güler. Yoksa bizin çiçekler-güller Hazan Çiçekleri olacak.
Bu mevsimde açan Güller, Çiçekler de var ama hepsinin ömrü kısa ne yazık ki. Bunlarda bu mevsimin güzellikleri.
Hasat mevsiminden sonra geldik Hazan mevsimine. Onunda sonları yaklaştı. “Geldik” demek ne kadar kolay geliyor değil mi değerli okurlarım. Halbuki mevsimler, günler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüzün tükendiği gibi. İlkbahar, yaz derken işte hazan mevsimi sonbahar da geldi, gidiyor. Hatta Eylül, Ekim sararan, dökülen, rüzgarın önünde sürüklenen yapraklar gibi gitti bile. Kasım da onların ardına takıldı gidiyor. Ama bizler, İnsanoğlu iki kelime, geldi, gitti, yada geldik, gittik diye kısaca tarif edip çıkıyoruz işin içinden. Giden, yitip giden ömrümüzü hiç hesaba katmıyoruz.
Yücel Paşmakçı’nın Tekin Büyükkaya’dan derlediği bir Ardahan türküsü var;
“Bu Dağlar Kömürdendir
Geçen Gün Ömürdendir
Feleğin Bir Guşu Var
Pençesi Demirdendir”
……..
Diye devam edip gider.
Asıl olan, Pençesi Demirden olan Feleğin pençesine düşmeden, rüzgarların önünde sürüklenen kuru yapraklar gibi olmadan yaşayabilmek.
Rüzgarın gösterdiği, götürdüğü yöne göre değil de, doğru bildiğimiz yönde ilerleyerek, İnsan gibi yaşamak.
Ne demiş Neşet Usta;
“İnsanlar kendini bilebilseydi,
Dünyada haksızlık kavga olmazdı.
İnsan doğan yine İnsan ölseydi,
Beldi de dünyada Hayvan kalmazdı.”
İşte bu kadar. İnsan doğduk, İnsan gibi yaşar, İnsan olarak ölebilirsek o zaman geçen günlerin, tükenen ömürün önemi yok. Tersi ise vay halimize.
Mevsimlerin, günlerin kanunu belli. Bütün bir yaz başımızın üzerinde olan yapraklar şimdilerde yerlerde ne yazık ki. Ayaklarımızın altında ezilmeye mahkum. Rüzgarın önünde oradan oraya sürükleniyorlar. Artık rüzgar nereye götürürse. Kimlikleri kişilikleri yok olmuş, başkalarının etkisi altına girmişler. Kötümü? Tabi ki değil. Doğanın kanunu. Yaradan böyle emretmiş, böyle devam edecek.
Ama bizleri yaradan İnsan olarak yaratmış ve öyle yaşamak için yol göstermiş, akıl fikir vermiş. Gerisi bizlerde.
Değerli Kırşehirliler, sevgili okurlarım. İnsan gibi yaşayabilmek, güzel günler görebilmek dileğiyle;
Galın sağlıcakla.