Bilinmezlik rüzgârları esiyor düşüncelerimizde.
Sakin bir ilçede içiyoruz yalnızlık çaylarını.
Huzursuzluk yağmurunda ıslanmış yorgun bedenimiz.
Ağlayan bebeği susturamıyor kimse.
Kocakarı ilaçları fayda etmiyor ıstırap çeken ruhlarımıza.
Hiçbir şeyin tadı tuzu kalmamış gibi.
Anamızın bin bir güçlükle yaptığı toprak kokan
ev ekmeğine fabrika unu karışmış.
Kadir şinaslığımız menfaat üzerine inşa ediliyor.
Sessizlik içinde sessiz çığlıklar duyuyoruz.
Ayları gün gibi yaşıyoruz.
Gönlümüzde yeşeren bahar çiçeklerine kargalar üşüşüyor.
Anlamsızlık yüklü yarınlarımız.
Eskiyi yâd eden piri fanilerimiz göçtüler.
Baba demeye haya eden dillerimiz dönmüş babişkoya.
Kazanma hırsı uğruna yerlere serdik Ata’dan kalma ahlakımızı.
Yitirdik öğüt ile yoğrulan yer sofralarımızı.
Dut ağaçlarından mahrum bıraktık hanelerimize
yuva yapan kırlangıçları.
Kabul etmez olmuş harama doymayan midemiz helali.
Kelebekten korkan çocuklar yetiştiriyoruz.
Odun sobalarının sıcaklığı ısıtmıyor buz tutmuş vicdanlarımızı.
Heva ve heveslerimizin ziftlenmiş esirleri olduk.
Yıkılan umut köprülerinin enkazında arıyoruz umudu.
Unuttuk ölümün ardındaki gizemi.
Çok sevdik ölümlü olan ölümsüzlüğü…
Bedeller ödeyerek kazandıklarımızı hiç uğruna feda eyledik.
Başaklar boyunlarını bükmüyor.
Dağlarda ateş böceklerinin söndü aydınlığı.
Merhabamızda duyulan ince hissiyat kayboldu ne yazık ki.
Bu uğursuz çağın yalancısı oldu sevdalar.
Masalsı sohbetleri yuttu görüntülü, gürültülü devler.
Beynimizi ele geçirmiş tek gözlü oyuncaklar.
Düşüncelerimiz çıkmaz sokakta.
Ağrılı, sancılı hep başımız.
Sokak lambaları yağmurda gülümsetmiyor.
Hep telaşlı kargaşa….
Gaz lambalarının esrarlı sisi dağıldı.
Kurşunlar şaşırdı hedefi, on ikiden doğruyu vuruyor.
Çakallar ürkmüyor aslanlardan.
Kelimeler anlatamıyor ahvalimizi.
Yaşanıyor herkesin gözünde yaşamakta olan.
Tedbirsiz yakalandık tedbir
almayacağımızı bile bile… Vesselam…
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen