RAMAZAN YAZAR’dan PEYGAMBER (SAV) NİN ÖVGÜSÜNÜ ALMIŞ TÜRKLER VE HADSİZLER…! « Kırşehir Anadolu Haber

RAMAZAN YAZAR’dan PEYGAMBER (SAV) NİN ÖVGÜSÜNÜ ALMIŞ TÜRKLER VE HADSİZLER…!

Bu haber 27 Mart 2025 - 12:57 'de eklendi ve 871 views kez görüntülendi.
PEYGAMBER (SAV) NİN ÖVGÜSÜNÜ ALMIŞ TÜRKLER VE HADSİZLER…!
Son günlerde basın, yayın ve sosyal medyada Türk kelimesine karşı tepki veren, içindeki kini kusan ve alerji duyanlar vb var…
Türklük neden hep birilerine dokunuyor, batıyor?
Nedir bu Türklük korkusu, Türklük fobisi?
Türk, özü sözü doğru bir milletin adıdır.
Türk, adaleti İslam’dan öncede bilmeden yaşayan bir necip milletin adıdır.
Türk, merhameti, şefkati, iyiliği, güveni vb kendinde toplamıştır…
Öyleyse?
Bu hasletlerden uzak olanların, bu hasletleri kullanarak çıkar sağlayanların Türk ve Türklükten korkmasından ve çekinmesinden daha doğal ne olabilir?
Bu saydıklarım, Türklük düşmanlarınca doğru olabilir.
Ya adı Müslüman adı kendisi Türk olanlara ne demek gerekir.
Bununla ilgili çok çarpıcı bilgiler sunmak istiyorum.
Lütfen sıkı durunuz;
Padişah Vahdettin, 1919’un Mayısında aynen,
“ İngiliz milletine karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı babam Sultan Abdülmecid’ten miras aldım.
Ümidimi, Allah’tan sonra İngiltere’ye bağladım.”
Bu Sultanımızın dileğini, ne Allah kabul etmiş, ne de İngilizler ki, hem devlet yıkılıp gitmiş hem de padişahlık.
Oysa Türk milleti de Türk devleti de Allah’a Hamdolsun sürüp gitmekte.
İşgal yıllarının ünlü yazarı R.Cevat Ulunay,
“Türkler kendi güçleriyle adam olamaz.
İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracaktır.”
(21. Mayıs. 1919 Alemdar Gazetesi)
Oysa bu Cihan Türk devleti, bizzat İngilizlerin teşvik ve kışkırtmaları ile yıkılıp gitmiştir.
Bugünün ABD, AB’cilerine ithaf olunur.
Biz ancak AB’ye girersek adam oluruz, yokluktan kurtuluruz diyenlere hatırlatırım!
Bir Osmanlı Şeyhül İslâmı Mustafa Sabri’de,
Yalnız ve Müslüman insan..
Olarak kalmak üzere Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa ediyorum Allah’ın huzurunda..
Tövbe Yarabbi, tövbe Türklüğüme..” deme gafletinde bulunarak, bilerek ya da bilmeyerek Allah’a şirk koşmaktaydı Türklük üzerinden.
Oysa bu cahil Şeyhül İslam, bal gibi biliyordu ki, Arabı Arap, Almanı Alman, Türkü Türk, Çinliyi Çinli, İngilizi İngiliz yaratan bizzat Allah’ (cc) dır.
Şu Şeyhül İslamın düştüğü hale bir bakar mısınız ?
Allah aşkına?
Nedir bu Türk düşmanlığı anlayabildiniz mi?
Günümüzde de bu saydıklarımızdan fazlasıyla var.
Kimileri bir gazete köşesinden, kimileri bir Tv kanalından, kimileri bir üniversite kürsüsünden kimileri bir kitap sayfasından, kimileri TBMM’ kürsüsünden bu tür saldırılarına devam etmektedirler.
Ama bilsinler ki, bu tür insanları da yıllar sonra benim gibi birileri nefretle yazacak ve anacaktır.
Oysa aynı yıllarda Gazi Mustafa Kemal Paşa,
“Düşman devletler, Osmanlı devlet ve memleketine karşı maddi ve manevi saldırıya geçmişler.
Onu yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler.
Padişah ve Halife olan zat, rahat ve hayatını kurtarabilecek çareden başkasını düşünmüyor..
Millet, Padişah ve Halife’nin hainliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama karşı asırların kökleştirdiği din ve gelenek bağları ile bağlı..
Halife’siz ve Padişah’sız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinde değil.
Bu inanca aykırı bir görüş ileri süreceklerin vay haline!
Derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur”.
Bu zihniyette olan yalnız halk değildi, özellikle seçkin ve aydın denen insanlar böyle düşünüyordu.
İmkânsız denilen bu şartlar karşısında bir tek karar vardı.
O da, milli egemenliğe dayanan
‘ Kayıtsız, şartsız, yeni bir Türk devleti kurmak!”
Atatürk, bu vatanı hem Türkleştirmiş hem de İslamlaştırmıştır.
Ruhu şâd olsun.
İşte sevgili takipçilerim, dünkü aydınların(!) ve seçkinlerin (!) aynısı ve daha fazlası bugün de var ve oldukça da fazlalar.
Doğrudur..
Türkiye’de yaşayıp ta Türk’e saldıran varsa; onun soyuna sopuna bakmak lazımdır.
Çünkü mutlaka kökünde ve soyu Ermeni veya Rum dönmeleridir.
Yıllarca bu topraklarda yaşayıp da ilk fırsatta, Türkiye ve Türküm diyenlere darbe vurmak için tutuşanlar bunlardır.
Bakın bakalım Türk neymiş hatırlatayım….
Türk olmak gerçekten zordur, üç kıtada hüküm sürüp çağ açıp çağ kapattığın bu topraklarda misafir muamelesi görmektir.
Hocalı’da, Anadolu’da, Kerkük’te, Kırımda, Doğu Türkistan’da ve Balkanlar’da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır.
Vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında yalnız kalacağını bilmektir.
Türk olmak;
Çanakkale’de ölüme bilerek gitmek ve ölmeden mezara konulmak seni mezara koyan düşmana su vermek ve yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
Dört bir yanı işgal edilmiş harap ve bitap düşmüş bir ülkede, zengin ülkelerin mandasını reddedip, mevcut olduğu kudretle yedi düvele meydan okumaktır.
Türk olmak;
Askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek.
Annenin, şehit oğlunun ardından; ‘Bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim.’ demesidir.
Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken
‘Vatan sağ olsun!’ demesidir.
Türk olmak;
Anadolu’da her düşen yağmur damlasına Hamdetmek, her çıkan
başak için şükretmektir.
Ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden
fazla olanı geri vermek, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
Göz hakkına saygıdır.
Evindeki bir tas aşın yarısını Tanrı misafirine vermektir.
– Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır.
Türk olmak;
Yunus’u bilmektir, Âşık Veysel’i sevmektir.
Mevlana’yı, Hacı Bektaş-i Veli’yi, Ahi Evran’ı, Aşı Paşa, Karamanoğlu Mehmet Bey ve Hoca Yesevî’ yi, tek bir satırını
okumasa da yüreğinde taşımaktır.
Türk olmak;
Saz çaldığında, Ney üflendiğinde, Kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında,
Yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir,
Bir de Yemen Türküsünde.
Hayatın sana verdiklerine ‘Nasip’, Vermediklerine ‘Kısmet’ demektir.
Her işin ‘Hayırlısına’ inanmaktır ve Ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.
Türk olmak;
Asya’da “Batılı”, Avrupa’da “Doğulu” diye tepki görmektir.
Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmektir.
Magazin programları ile dizilerin arasına sıkıştırılıp bir haftalık hafızaya mahkûm edilmeye, üzerindeki ölü toprağa alıştırılmaya çalışmaktır.
Türk olmak;
En zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her gecenin arkasından şafağın doğacağını bilerek tevekkül göstermektir.
Türk olmak;
Medeniyetler beşiği Anadolu’da dik durabilmektir!
Türkiye’de yaşamanın ortak tanımı olsa da ırksal olarak görülmektir Türk olmak.
Türk olmak;
Allah’ın bahşettiği bir Nimet ve Peygamber (sav) nin övgüsünü almaktır..
Türk Kimdir diye soran olursa, Atatürk cevaplıyor..
Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına millet denir.
Atatürk henüz zaferi kazanmadan Osmanlının yetki yönetimini tek kişiden alarak 23 Nisan 1920 de TBMM’yi kurmuş, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı, Alevi’si, Sünni’si, Kürt’ü, Türk’ü mıknatıs gibi birleştirmişti.
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına millet denir” diyerek en büyük Cumhur olan bu halkları tek çatı altında birleştirerek 29 Ekim 1923 de Cumhuriyeti ilan etmiştir.
İşte Atatürk’ümüzün cumhuriyet hakkındaki özdeyişleri:
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.
Biz cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. 1933
Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır.
Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.
Her kanaat bizce muhteremdir.
Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lazımdır. 1923
Cumhuriyet, ahlâkî fazilete dayanan bir idaredir.
Cumhuriyet fazilettir. 1925
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.1924
Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk Milletini emin ve sağlam istikbâl yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.1936
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti.
Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.
29 Ekim 1923
Atatürk’ e göre cumhuriyet yönetimi; egemenliğin kendi elinde tutan bir cumhurun, halkın egemenliğini belirli süreler için seçtiği, erdemli, ahlaklı, doğru, yardımsever, yiğit, bilge, alçak gönüllü, iyi yürekli, ölçülü, namuslu milletvekilleri aracılığıyla kullandığı
Devlet yönetim biçimidir.
Bu nedenle de cumhuriyet yönetiminin Atatürk’ün dediği gibi faziletli olabilmesi ancak cumhurun fazilet sahibi olması ile mümkündür.
Ama şunu iyi bilsinler ki,
“Yel kayadan fazla bir şey koparamaz”
İrfanı yüksek, sezgileri güçlü asil ve necip milletimiz ne diyor,
“İt ürür kervan yürür.”
Bu kervanda yerini alanlara ne mutlu!
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’-alıntı-araştırma-
Bu vesile ile;
Bütün halkımızın Ramazanı Şerifleri, Kadir Geceleri mübarek olsun… Vesselam…
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.