RAMAZAN YAZAR DAN YORUMLUYORUM « Kırşehir Anadolu Haber

RAMAZAN YAZAR DAN YORUMLUYORUM

Bu haber 12 Nisan 2025 - 14:00 'de eklendi ve 849 views kez görüntülendi.
YORUMLUYORUM!
Türkiye’yi Önümüz ki Süreçte Neler bekliyor?
İktidar ve çevresindekiler uzun yıllara yayılan bir planla Türk Medyasını satın aldılar, el koydular TRT yi tamamen dönüştürdüler.
Âmâ o kadar etkisiz o kadar boş o kadar karşılığı olmayan yayınlar yapıyorlar ki kendi tarafındakiler hariç diğer kitlelere ulaşamadıkları gibi toplumu mobilize edemiyorlar.
Çözümü nerde buldular çözümü çok kısıtlı imkânlarla dijital platformlardan çok dar ekonomik opsiyonlarla kurulan iki haber kanalından sesini duyurmayı başaran iki gazeteciyi gözaltına alarak tutuklayarak onların sesini kısarak kendi seslerini daha gür çıkmasını sağlamaya gayret ediyorlar.
Son olarak iki gazeteci gözaltına alındılar.
Bu iki gazetecide suç dosyalarını çok ciddi bir şekilde takip eden Türkiye’deki mafyayı kara para aklamayı yasa dışı altın ticaretini deşifre eden çok önemli aktörler.
Ama bundan dolayı gözaltına alındıkları düşünülmüyor.
Gerekçesi bu kara para aklayan birileri şikâyette bulunmuşlar, gazetecilerde zaten net bir şekilde avukatlarının yazışmaları paylaşıldı. Whatsapp yazışması.
Savcılıkta o nu belge olarak vermek istiyorlarmış.
Ama bunlar bahane iktidar bir şekilde muhaliflik yapan medyayı korkutmak ve sindirmek için bu gazetecilerin üzerlerine gidecektir.
Bununda birkaç sebebi olabilir.
Teknik olarak bu gazetecilerin bilgi akışı haber ağlarını çözebilmek için laptoplarını cep telefonlarını ele geçirmek ve onları detaylı bir şekilde araştırabilmeleri.
Âmâ asıl hedefleri çok acele ettiler İmamoğlu’nu tutuklamakta.
Tutuklama işini zamana yayacaklardı.
CHP önseçim kararı alarak Erdoğan’ın otokratikleşme ivmesine katkı sağlamış ya da gaza basmasına vesile olmuştur.
Hazırlıksız yakalandıkları için İmamoğlu’nun dosyasını çok iyi çalışamadıkları için kitleleri ikna edecek bir delil bulamadılar.
İçi bom boş bir dosya ile Erdoğan’ın karşısında seçimi kazana ihtimali en yüksek olan rakibi tutukladılar.
Ve şimdi bu dosyanın ne kadar boş olduğu yaptıkları hamlenin nasıl antidemokratik bir hamle olduğunu tutuklamanın tamamen siyasi bir karar olduğunu halka anlatmaya başlayan massak raporundaki maskaralık başta olmak üzere kitlelere ulaşmaya başlayan bu etkin iki gazeteciyi gözaltına almak zorunda kaldılar.
Tutuklamazlarsa amaçları gözdağı verecekler tutuklarlarsa artık geri dönüşü olmayan otoriterleşme ivmesinde yollarına devam etmek istiyorlar demektir.
Erdoğan seçimle İktidarda kalabilmek umudunu tamamen yitirdi.
Ekonomiyi düzeltemeyeceği, tekrar umut dağıtamayacağı için hazinede çok büyük delikler oluştuğu için şansını seçimsiz bir şekilde iktidarda kalabileceği tam ve sert bir otokrat bir rejim inşa edebilir miyim diye denedi ama netice alamadı.
Bitti mi o süreç gözüken o ki bitmedi.
Ama bu planın çokta kolay olamayacağı göstermelik bir muhalefetin orada rol oynayıp rejimi meşrulaştırılacağı bir sürecin artı kısmen işlemeyeceğini gördüler.
Tabi ki şanslarını bu istikamette zorlamaya devam edecekler.
Burada en büyük hamle İmamoğlu’nun içeriye atılması değil, CHP ye kayyum atanması onun ikiye bölünmesi delegelerin değiştirilmesi ve oradaki aktörlerin çıkmak zorunda olması yeni bir parti kurmak zorunda kalmaları gibi çalışmaları var.
Bundan vazgeçtiler mi vazgeçmeye niyetleri var mı, netice alabilirler mi?
Sorusu üzerine hala kafa yoruyorlar.
Yani direnen gençler bu sert otokrasi geçişe hamle yaptılar oraya bir set çektiler ama bu sürecin bittiğini iddia etmek çok kolay değil.
Şu an CHP çok net bir şekilde birinci parti, saray ittifakının gücü eline bulundurabilmesi için çok güçlü bir müttefike de ihtiyacı var.
Bunun içinde kısmen normalleşmeye.
AKP ekonomiyi düzeltemediği sürece, normalleşmediği sürece seçim kazanma ihtimalinin olmadığı orta Asya tipi bir rejimi inşa etme ihtimali sürecinin de oldukça düşük olduğu görülüyor.
Şu anda potansiyel üç cumhurbaşkanı adayı hapiste.
Bu fotoğraf bile Türkiye’de kurulmak istenen rejimin hangi istikamette olduğunu bizlere gösteren bir tablodur.
Artık o dördüncü adayında başına neler gelebileceğini ya öngörüyoruz ya da tahmin edebiliyoruz.
CHP ye kayyum atama planı bu yapılan tüm hamlelerin aslında en zirve noktasıydı oradan bir şeyler çıkarabilme hesapları yapıyorlardı.
Halk direnerek bunu ya durdurdu ya erteledi.
Şundan dolayı insanların ölmesi, hapislere atılması Suriyeleşmesi gibi senaryolar açıkçası ürpertici senaryolardır.
Türkiyecin bir an önce normalleşmeye başlamış ve en kötü gününde bile % 26-27 oy alabilen bir AKP, en kötü gönünden bile % 40 halk desteğin bulabilen Erdoğan’ı tamamen göz ardı edildiği ve aktör olmadığı devleti kılcallarına kadar ele geçirdikleri gerçeğini tamamen unutup strateji yapmanın çok normal olmadığı görülüyor.
Tabi gönül şunu ister seçimler olsun bir dönem daha Türkiye başkanlık sistemi ile devem etsin ve ülke o güçle reformların yapıp, Avrupa Birliği çizgisinde reformları normalleşip ondan sonra parlamenter sisteme geçsin.
Yapılan anketlerde erken seçim yapılmalı mı sorusunda % 65-68 oranında yapılmalıdır çıkmış.
Erdoğan’ın oy havuzunun % 40 larda daha da aşağıda olduğu görülüyor.
Neden İmamoğlu ve İstanbul üzerinde oyunlar oynanıyor derseniz.
Tek hedef kanal İstanbul.
Emlak rantı üzerinde duracak olursak Erdoğan’ın İstanbul’a kayyum atama isteğinin başında bu emlak rantı geliyor.
Zira nakit para kazandıkları tek alan bu. İstanbul’un rant alanı çok küçük alanlar kaldığı için Türkiye’ye para sokmaları gerektiği için bir şeyler yapması gerekiyor.
Yani şunu gördüler biz demokrasi ya da seçimle iktidara devam etmek zorunda kalabiliriz.
İmamoğlu’nu tutuklayınca sokaklar delirdi. eee ne yapmamız gerekiyor para bulmamız gerekiyor.
Bulabiliyor muyuz hayır hazinenin durumu ortada.
1,5 sene gibi biriktirdi biriktirdi topladı üçte ikisi İmamoğlu tutuklanınca piyasaya salıverdi.
Yani olmuyor sepetin altı boş ne yapsalar dolmuyor.
Sepetin altı nasıl kapanır hukuk devletiyle kapanır.
Bağımsız özgür yargıyla kapanır.
Demokrasiyle kapanır.
Buda Türkiye’de iktidar değişince olabilir.
Âmâ iktidarın bu yırtıkları boşlukları kapatma ihtimalleri kalmadığı için bu tür hamleler yapıyorlar yeni nakit akışlarına ihtiyaçları var.
Bu nedenle Kanal İstanbul’u yapmak zorundalar.
Para bulmak için.
Yani depremmiş İstanbul’un geleceği imiş ülkenin kaynaklarıymış bunlarla işlerle güçlerle hiçbir şey düşündükleri yok.
Tek dertleri para bulmak buda emlake dayanıyor ve Emlak’la da sınırlı olduğu görülüyor.
Neden üretim yok gelecekte alacakları vergilerden başka hiç kaynakları kalmadı.
Burada şu gözüküyor CHP nin aldığı önseçim kararı çok etkili oldu.
Ve iktidarım gerçek yüzünün röntgeni değil emarı çekilmiş oldu.
Gerçek niyetleri ne, yapmak istedikleri ne rejim hangi istikamete götürmek istiyorlar görülmüş oldu.
Trampla yaptığı telefon görüşmesinin akabinde ciddi bir icazet alınca bunu hızlandırdılar ve kendi yollarında kendi ezberlerinde bir deneme yaptılar.
Bundan tamamen vazgeçtikleri pek düşünülmüyor.
Halkın tepkisi sokakların tepkisi iktidarı ürküttü.
Ama pusarlar geri giderler hayali ile bazı denemeler daha yapacakları görülüyor.
Çünkü başka şans ve yolları yok.
Erdoğan kolay kolay pes etmez.
Zaman ve mekânı kollar.
Olayları mevcudu inceler ve aniden bindirirler yol haritalarından vazgeçmezler, otoriterleşme şöyle bir şeydir suyun ortasına kadar yüzdünüz haydi geri dönelim yok.
Biliyorlar ki karşıya geçmeleri gerekiyor karşıya geçince kendilerince kurtulacaklarını biliyorlar.
Geriye dönerseniz başlangıç noktası olacak birde otoriter damgası yemiş olacak.
Bu bakımdan Türkiye’yi ve halkı oldukça zor günler bekliyor.
Bu ara İmralı heyeti saraya çıktı ve Erdoğan’la görüştüler.
CHP de şişlide yine etkili bir miting yaptı.
Özgür Özelde etkili bir konuşma yaptı dolayısıyla kendini aştı.
Söylediği bir ifadede, iktidara ‘’demokratik olmadan nasıl Kürt sorununu çözeceksiniz ve Kürtleri şehir meclislerine taşıdık diye bize terörist damgası vuran adamla mı barış yapacaksınız?
Sorusunu soruyor bu sorular elbette etkili sorular.
Kurt kimliklilerinde DEM tabanında bu sorulara kulak kabartacağı malumdur.
Yani Erdoğan DEM partisiyle Öcalan için anlaşabilir fakat DEM partisinin tabanını çekmek zor gibi.
Son mitinglere ve konuşmalara bakıldığında 19 Marttan sonra baş döndürücü bir inisiyatif aldığı ve etkili bir kürsü hatibi görüntüsü sergiledi.
Ama konuşmalarında sert ve vurucu eleştirileri kitleleri rahatlatmamalı.
Yani özgür özelin rolü kitleleri rahatlatan bir içeriğe dönmemesi gerekir.
Gelinen evre konuşma evresi değil eylem evresidir.
Demokrasiye cumhuriyete hukukun üstünlüğüne hukuk devletine sahip çıkılması evresidir.
Ya değilse bir kişinin sert konuşması iktidarın işine bile gelebilir.
Yani şayet direnmekten vazgeçer Türkiye’nin otoriterleşmesi önünde engel olmaktan vazgeçer sadece Özgür Özele bırakılırsa Türkiye’yi hiçte iyi günler beklemiyor olacaktır.
Türkiye’nin yaşamaya başladığı tartışmalara ve hadiselere bakılırsa parlamenter sistem üzerinden uzlaşarak ülkenin normalleşmeye başlaması uygun olur
Bu ara tutuklanan öğrenciler den 102 kişinin akabinde 59 kişinin daha serbest bırakıldığı açıklandı.
Bu elbette demokratik olmayan bir uygulama.
Amaç korkutmak sindirmek pasif ize etmek.
Dünde Ankara’da AKP ile DEM partisi arasında beklenen önemli bir görüşme gerçekleşti.
Erdoğan DEM parti heyetini sarayında kabul etti.
Görüşme yaklaşık 1 saat 25 dakika sürdü.
Ardından açıklamalar yapıldı.
Ama açıklamaların biri oldukça muğlaktı.
Sırrı Süreyya Önder diyor ki; çok pozitif bir görüşme oldu.
Çok daha umutluyuz.
Pervin Buldan’ da; çok çok verimli bir görüşme oldu.
Süreç güzel sürüyor ama ne görüşüldüğü soyut ifadelerden hiç kimse ikna olamıyor.
Ardından Efkan Ala dan kritik bir cümle geldi süreçte hiçbir aksama yok ama Nisan sonrası önemli bir adım görmeyi ümit ediyoruz.
Yani sembolik bir görüşme değilmiş bu.
Arkada ciddi hazırlıklı bir plan olduğu anlaşılıyor.
Peki, bu süreçte masada ne vardı Öcalan ın tecridimi, Kayyum uygulamaları mı, yeni anayasamı yoksa tümü birden mi?
Henüz bilinmiyor.
Ama daha büyük bir çelişki var ki, bu sürecin kalbine oturmuş durumda.
Erdoğan ne istiyor DEM parti ne istiyor.
Erdoğan’ın hedefi belli tek adam rejimini daha da tahkim etmek.
Yetkilerini daha da sınırsız hale getirmek.
Sistemi tamamen kendi denetimi altına almak, itiraz edeni ve ağzını açanı da içeri tıkmak.
Peki, DEM parti ne istiyor, söylediklerine göre demokratik cumhuriyet, güçlü yerel yönetimler, çoğulcu, şeffaflık, özgürlük vb.
Şimdi sormak lazım,
Bu iki hedefin keşişim hükümeti olabilir mi?
Bu iki uç nasıl aynı masada buluşabilir.
Erdoğan kendi rejimini daha da güçlendirmek
isterken DEM parti bu rejimi demokratikleştirmek istiyor.
DEM partinin ifade ettiği gibi nasıl bir pozitif adım olabilir.
Hangi adım hem tek adam rejimini ve demokratik cumhuriyeti aynı anda tatbik edebilir.
Bu tablo şunu gösteriyor görüşmeler hala şeffaf değil.
Toplumun haberdar olmadığı, perde arkasından yürüyen bir süreç var.
Eğer bu bir çözüm süreci olacaksa eğer bu halkı ilgilendiren bir süreçse o zaman bu süreç topluma açık yürütülmelidir.
Yok, bu eğer Erdoğan’ın yeniden güç kazanmak için yaptığı manevrayı meşrulaştırma süreci ise o zaman DEM parti bu tuzağa dikkat etmelidir.
Sonuç olarak pozitifmiş ama ne pozitif.
Verimliymiş ama kime verimli.
Efkan Ala önemli adım atacağız diyor ama hangi yöne önemli adım atılacak.
Demokratikleşmeye mi yoksa Erdoğan rejimini kalıcılaştırmaya mı?.
Bunu zaman gösterecek..-araştırma- derleme- Vesselam…
Hoşça kalın, Dostça kalın, Sağlıklı kalın
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.