Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..
Üstat Ahmet Arif böyle dillendirmiş memlekete gelen baharı. Bizlerde bahara erişmeye çalışırken Şeker bayramını kutladık sağ salim. Herkes kendi gönlünce yaşamıştır umuyorum. Deprem bölgesindeki vatandaşlarımızda bayramı yaşamaya çalışmışlardır. Hep söyleriz, yeni bayram yeni umut, yeni sevinç demektir. Bu bayramda sıkıntıda olan, dertli olan, hüzünlü olan tüm kardeşlerimize yeni umutlar, yeni sevinçler getirmiştir.
Gelelim asıl konumuza. Önceki hafta seçimlerle ilgili yazmıştım. Kaldığımız yerden devam edeyim istiyorum izninizle. O zaman niye Bahar şiiriyle başladım. Baharın ucu göründü geliyor. Seçimlerden sonra bahar gelecek memleketime onun için şiirle başladım. Daha önce de belirtmiştim bu seçimler Yüzyılın seçimi. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile mi yoksa Parlamenter sistem ile mi devam edeceğimiz konusundaki yol ayrımı diyebiliriz. Çünkü bizim, çocuklarımızın, torunlarımızın kısacası Ülkemizin geleceği söz konusu. Bu seçimlerde Cumhurbaşkanlığı için oy vermenin yanında Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilimizi temsil edecek 2 adayı da seçip Ankara’ya göndereceğiz. Onun için mutlaka sandık başına oy kullanmaya gitmeli, oyumuzu kullanmalı ve kullandığımız oya da sahip çıkmalıyız.
Siyasi partilerimizin adayları kesinleşti. İlimizden aday olan değerli kardeşlerimiz değerlendirilirken, günün moda deyimiyle Yerli ve Milli adayı olan tek partinin Cumhuriyet Halk Partisi olduğu, diğer partilerde Kırşehirli olmasına rağmen, ne memleketi, ne memleketin insanını pek fazla bilmeyen, derdini, tasasını, sorunlarını ancak kulaktan dolma, duyumlardan, yazılanlardan, çizilenlerden öğrenen, vatandaşla hasbihal dahi etmemiş, büyük çoğunluğun hiç tanımadığı adaylar olduğu yönünde ciddi eleştiriler vardı. Bu tür eleştiriler azalarak devam ediyor. Eleştiriler devam ederken adaylarımızda kendilerini tanıtma, projelerini anlatma, vatandaşlarımızla bire bir görüşerek dertlerini, sorunlarını dinleme, çözüm önerileri ve vaatlerini anlatma yolunda yoğun çalışmalar içerisindeler. Bizlere düşen değerli adaylarla hasbihal ederken, sorunları dile getirirken bireysel sorunlardan çok memleket sorunlarına öncelik vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Birilerine yaranmak, şirin görünmek tabiri caizze takla atmak hatta önlerinde yuvarlanmak yerine sorunlarımızı dile getirmek, adaylarımızı iyi tanımak en doğrusu olur diyorum. İlimizin sorunlarını burada yaşayan herkesin çok iyi bildiğini düşünüyorum. Hükümet konağından tutun, kamu kurumlarının acınacak haline, hastanelerden tutun Doktor sorununa, hızlı tren vaadinden tutun, çevre yoluna, gerekli destek bulunamadığı için başka illere kaptırılan yatırımlardan tutun organize sanayiye vs. vs.. Sorunlarımız kartopu misali yuvarlandıkça büyüyor. Bütün bunların yanında bana göre çok çok önemli olan ve her ne hikmetse çok fazla gündeme getirilmeyen, sorun olarak dillendirilmeyen Kamu kurum ve kuruluşlarına liyakatsız, yeteneksiz, beceriksiz, alakasız, bilgisiz kimselerin atanması, işini bilen, konusuna hakim kişilerin sırf birilerine yalakalık yapmadığı için görevden uzaklaştırılması yada başka yerlere atanmaları. Bu ve benzer sorunlarımız ortada duruyor.
Değerli okurlarım. Oyunuzu kullanmadan önce adayları mutlaka ama mutlaka iyi tanıyın, iyi analiz edin. Oy vereceğiniz adayın öncelikle temel değerlerimize bağlı, dürüst, namuslu, çalmamış, çırpmamış, kendi çevresini ihya edip köşe başlarını tutmamış, güzelim dinimizi kendi emellerine alet etmemiş, dinimizi referans göstererek, “ kardeşim dinimiz yakınlarımıza yardımı emretmiyor mu” diye kılıf bulup yakınlarını, etrafını zengin etmemiş, kul hakkı yememiş, yedirmemiş, gençlerimizin geleceğine göz dikmemiş, dikmeyen, vatandaşına asla ve asla yalan söylememiş ve söylemeyen, vatanımıza, milletimize, Ay yıldızlı şanlı bayrağımıza gönülden bağlı, varlığımız, birliğimiz, dirliğimiz kardeşliğimiz için bütün benliğini ortaya koyan Anayasamızın değiştirilemez maddelerine saygılı, Gazi Mustafa Kemal Atatürkümüzün bizlere emanet ettiği Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyetini korumak, kollamak ve gelecek nesillere daha iyi seviyede teslim etmek ve Cumhuriyetimizin muassır medeniyetler seviyesine yükselmesi için var gücüyle çalışan, çalışacak olan ve bunu her fırsatta dile getiren bir adaya oy verin lütfen. Bize bu toprakları Vatan olarak bırakmak için canlarını feda eden tüm şehitlerimize minnet ve şükran borcumuzu ancak bu şekilde ödeyebiliriz. Ödeyebilirsek tabi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aziz Şehitlerimiz ve kahraman Gazilerimiz bizlerden bunu bekliyor haydi bu görevimizi en iyi şekilde yerine getirelim.
Getirelim ki;
“Dört nala gelip uzak Asyadan,
Akdenize bir Kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket Bizim”
Diye haykırabilelim.
Önceki yazımda demiştim; Bundan sonraki yazılara; “ vay agam nörüm iyiyim, sen nörüyon” diyemi, yoksa “ amaaaannn nöörmez olum, dadı duzu yok. Diye mi devam ederiz bekleyelim. “Baharı bekleyen Kumrular gibi” Umarım birincisi olur, Baharın güzelliklerini hep birlikte yaşarız. İyi olur, güzel olur.

Büyük usta Neşet ERTAŞ’ın Türkü sözleriyle noktalamak istiyorum bu haftayı.
Bahar gelmiş türlü çiçek açmış
Baharda gül, gül baharda ne güzel
Açılmış goncalar güller saçılmış
Baharda gül, gül baharda ne güzel

Yağmur yağmış fidanım beslemiş
Seher vakti bülbül gülü seslemiş
Bahar gülü, gül baharı süslemiş
Baharda gü1, gül baharda ne güzel

Güller sinesini açmış yellere
Güneş doğmuş hayat vermiş güllere
Bülbül gül aşkına düşmüş dillere
Baharda gül, gül baharda ne güzel

Bir garibim yanar bağrım tutuşur
Bunca hasret çektim gayri yetişir
Bülbülleri gül aşkına ötüşür
Baharda gül, gül baharda ne güzel

Galın sağlıcakla.