Kapalı kapılar ardından bayramı yaşadık yaşıyoruz.
Aslında eski bayramlarda kalmamıştı, ama yine de burukluk içerisindeyiz.
Şimdi diyeceğim şu, virüs dolayısıyla tedbir olarak ev hapsindeyiz.
Bayram süresinde insanlar el öpmesin, kucaklaşmasınlar, öpüşmesinler
velhasıl yakın temas yaşamasınlar diye.
Neden, bu virüs illeti yakın temasta anında yayılıyor, tv lerden izliyoruz,
taziye ve düğünler sonucu karantinaya alınan mahalle ve köyleri,
şaka değil bunlar, ölenleri takip ediyorsunuzdur.
Yani, bu bayramda da evlerimizdeyiz ama bayramdan
sonra şunu sakın yapmayalım, bizde adettir bayramda görmediklerimize;
Geçmiş Bayramın Mübarek Olsun demek, sarılmak, öpüşmek vs. gibi.
Bunu yapacaksak yaşadığımız ev hapsinin hiç anlamı kalmaz.
Diyorum ama bende dâhil aynısını yaşayacağız, hiç olmazsa yakın
temasımız olmasın kendimize ve karşımızdakilerini riske atmayalım derim..
Bu bayramda da Nasrettin Hocayı anmadan duramayız..
Nasrettin Hocaya sormuşlar:
“Hocam Ramazan bizden memnun mu?, onu memnun edebiliyor muyuz?
Hoca cevap vermiş:
-Memnun olmasa her sene on gün önce gelir miydi?”
Hocamız yine nüktedanlığını ve kıvrak zekâsını konuşturmuş.
Biz onun on gün erken gelişiyle memnun, gidişiyle de mahzunuz fakat bir
Ramazan ayının bitmesiyle yaşadığımız hüzne, heyecan ve özlemle
beklediğimiz Bayram sevincimiz burukta olsa ekleniyor.
En çok da bizler için ve benim için kaybetmek istemediğimiz
değerlerden biridir bayram ve bayram günleri…
Bunu hala yaşayan bir kültür olarak görmek, bayramın ruhunu yaşayabilmek,
yaşatabilmek ayrı bir mutluluk ve neşe kaynağıdır toplumumuz için…
Hayatın en güzel anıları, hep çocukluktan çıktı ve hep de öyle olacak sanırım.
Bayramlar bu anlamda en çok çocukluğu hatırlatır ve haliyle gülümsetir.
En sevdiğim taraflarından biri de hiçbir resmiyet olmadan davet, mavet
istemeden çat kapı misafirin gelmesiydi.
Başka bir zaman diliminde bu çok nazik bir tutum sayılmazdı çünkü.
Ancak bayramın normali, hatta en güzel yanlarından biriydi.
Bugün ile karşılaştırma yapmak için yazmadım bu anılarımı.
Elbette değişen şeyler olacaktır.
Değişmeyen ne var ki günümüzde?
´´Kalmadı eski bayramlar´´ denilse de, aniden yok olup, eskilerde bir yerlerde
yitip gitseler de eskiden bulduğumuz tatları tamamıyla asla bulamayız ama
ben inanıyorum ve inanmak istiyorum ki çocukların çoğu yine aynı ya da benzer
tada yakın hissediyor kendilerini ve o tatla yaşıyorlar bayramları yine de…
Bayram merhamettir, sevmek, sevilmektir.
Rahmet kapılarının açıldığı ne güzel günlerdir.
Uzaklarda olanlar için bayram hüzündür, hasretliktir.
Gözleri kulakları kapı zilinde olan mahzun yüreklerin içinin cız ettiği günlerdir.
Bazıları için de anonim bir türkü de söylendiği gibi:
“Bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime.´´
Bazıları için sadece birer fırsattır, yorgun bedenlerin dinlenmesi için.
Hak âşıklarından birinin söylediği gibidir bazıları için:
‘´Mevlâ bizi afv ede
Gör ne güzel ıyd olur
Cürm ü hatalar gide
Bayram o bayram olur
Hüzn ü keder def ola
Dilden hicabref ola
Cümle günah affola
Bayram o bayram ola ‘´
(ıyd: Bayram, cürm: günah )
Görüldüğü gibi, gönül eri Ozanın görmüş gözü, bir tamam eylemiş sözü.
‘Cümle günah def ola bayram o bayram ola.´´
Bayramın gerçek manası Ozanın güzel şiirinde tarif ettiği gibidir.
Müminin asıl en büyük bayramı, hayatta ve öbür âlemde bu manaları yaşanıp,
tahakkuk ettiği zaman vukua gelir.
Ve eski, tek yaprak bayram kartlarında yazıldığı gibi:
Geçmiş Bayramınız Mübarek olsun.
Yine tekrar ediyorum, saygı ve sevgimizi kaybetmediğimiz, kaybedemeyeceğimiz
insanların iyiliklerini düşünüyorsak, lütfen dikkatli olalım bu virüs kısa
sürede bitmeyecek, bir anlık yakın temas geri gelmeyecek zararlara yol açabilir.
Sevdiklerimizi yine sevelim ama uzaktan şu illetten kurtulana kadar..
Evet, söyleyeceğiz temassız bir şekilde geçmiş Bayramınız Mübarek olsun,
Hayırlar getirsin size, bize ve tüm İslam âlemine ve insanlığa… Vesselam…
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen