Nasrettin Hoca der ki, testiyi kırmadan önlemini al..
Yerel seçimler yaklaşıyor ‘’görünen dağın uzağı olmaz’’ demişler..
O halde bizde bildiklerimizi, duyduklarımızı ve yaşadıklarımızı
paylaşalım istedim..
Bazı insanlar geldikleri yerleri hazmedemezler.
Buraları onlara ağır gelir.
Bu şekildeki kişilerle mutlaka bir arada bulunduk, bulunuyoruz..
Seçtik ve ya seçeceğiz..
Bunların gerçek yüzlerini ilk seferlerde görmesek de sonraki süreç
içerisinde ben buyum benim ağırlığım bu kadar diyorlar..
Bu yazımda bu durumdan bahsetmeye çalışacağım..
Belediye nedir dendiğinde;
5393 No’lu Belediye Kanunu’nda, belde sakinlerinin mahalli
müşterek nitelikteki İhtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan
ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan,
idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisine belediye denir.
Öyle olunca da belediyeler ve onun bir numaralı yüzü
belediye başkanları halka hizmet için vardırlar…
Amacı halka hizmet olan belediyeler
Türkiye siyasetinde çok önemli bir yere sahiptir.
Geçmişe yönelik, belediye ve genel seçim sonuçlarını
irdelediğinizde belediyeyi ele geçiren parti sonra ki seçimlerde
belediyenin de gücüyle o ilde, ilçede en yüksek oyu almışlardır…
Buna canlı örnek Türkiye genelindeki belediyelerdir..
Ve bu belediyeleri alan sonra ki seçimlerde hükümeti de
alırlar ve almışlardır…
Bunun paralelinde siyasetçilerin ve özellikle halkla daha iç içe
olan belediye başkanlarının iki dönemi vardır, milletin kendilerine
‘’sen neymişsin’’ dedikleri dönem,
Siyasetçinin kendisine ‘’ben neymişim’’ dediği dönem…
Halkın kendilerine “Sen Neymişsin” dediği birinci dönem
Siyasetçinin;
*yol arkadaşlarına sıkı sıkı sarıldığı,
*yapacağı işleri onlarla
*istişare ettiği,
*halk için çalıştığı,
*artı değer yarattığı verimli dönemdir.
“Ben Neymişim” dönemine geçmiş siyasetçi;
*Önce kendisine yanlışlarını söyleyen yakın dava arkadaşlarını yük olarak
görmeye başlar ve kendince çeşitli ayak oyunları ile onlardan kurtulur.
*Kimseyi beğenmez,
*kendini seçenlere yükseklerden bakmaya başlar,
*halka hizmeti unutur
*ve sadece kendi egosunu tatmin eder.
*Kendisi herkesi eleştirir, ancak eleştiriye tahammül edemez.
İşte bu dönem o siyasetçinin siyasete ara vermesi ya da
komple bırakması gereken dönemdir, doğru olanda budur.
Velhasıl bazı sivil toplum örgütlerinde en fazla iki dönem kesintisiz
görev yapma, iki dönemden sonra bir dönem ara verme zorunluluğu
vardır ve iki nedenle çok doğru bir yöntemdir.
Birincisi dışarıdan farklı bir bakış yaptıklarını halk adına denetler,
ikincisi ben neymişim dönemine geçmeden kendine gelir,
o döneme geçtiyse de yine kendine gelir.
Bir de hiçbir göreve talip olmayıp, sadece eleştiren
bir kesim vardır ki Türkiye’nin en büyük sorunu bu elini taşın altına
koymadan sadece yıkıcı tenkit yapan kesimdir.
Eleştiri yapıcı olursa fayda verir, kavga, ayrımcılık, artı değer yaratmayan
boş eleştirilerin ne yapana, ne yaptırana nede bu millete zerre faydası yoktur.
Bu yazı da kesinlikle hiçbir şahsı hedef alarak yazılmamıştır,
Kırşehir’de 20 yıllık eğitimin içinde kaldığım ve çevreyi gözlemlediğim süreçtir.
Birilerine faydalı olabilir düşüncesiyle gözlemlerimi ve
tespitlerimi paylaşıyorum… Vesselam…
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen