SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇE 2. BÖLÜM « Kırşehir Anadolu Haber

SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇE 2. BÖLÜM

Bu haber 20 Şubat 2021 - 12:56 'de eklendi ve 860 views kez görüntülendi.

 Birinci bölümünde Dilimiz Türkçe üzerinde büyük baskı unsuru olan Farsçanın tahribatlarına kısaca değinmiştik. Bu yazımızda da Fransızca, İngilizce ve daha çok Arapçanın dilimizi nasıl baltaladığını yine çok kısa bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

          Bunun bir kültür sömürüsü olduğunu, milletlerin kimliğini kaybetmelerine ve kuşaklar arası kültür savaşının yaşanmasına yol açtığını unutmamamız gerekir. Türkiye’de yaşayan Türkler olarak bunun acı sonucunu maalesef görüyoruz. Arapça dediğimiz zaman daha cümlenin sonu bile gelmeden öz be öz Türk olan insanlarımızın nasıl ayağa kalktığı, size nasıl hakaret ettikleri bunun en açık bir örneğidir.

          Şunu açıkça söylüyorum, kültürümüze sahip çıkmanın hiçbir millete veya devlete karşı art niyetimiz ya da düşman olduğumuz anlamına gelmediğini belirtmek isterim. O milletler nasıl kendi kültürlerine sahip çıkıp ve yaymak istiyorlarsa bende en az onlar kadar kendi kültürümüzü düşünmek zorundayım. Her halde bir Fransız, bir İngiliz, bir Fars veya bir Arap kadar kendi kültürüne sahip çıkmak her Türkün de hakkı ve görevi olması gerekir.

          Keşke mümkün olsada her vatandaşımız en az bir yabancı dil öğrense. Yabancı dil öğrenmekle yabancı dili kendi dilinin yerine kullanmayı birbirine karıştırmamak gerekir.

          Osmanlının son zamanlarında ve Türkiye Cumhuriyetinin yaklaşık elli/atmış yıllık döneminde halk arasında rağbet görmese de sosyete takımında ve devlet erkânında Fransızcaya karşı bir ilgi vardı. Bunu bir kibarlık ve üstünlük olarak görürlerdi. Ancak Fransızca iş ve sosyal hayatta kullanılmadığı için Türkçeyi etkilemeden diğer yabancı diller arasında yerini aldı. “ Mösyö, Madam” hafızalardan silinip gitti.

          Bilimin dolayısıyla teknolojinin, yeni buluşların ve en önemlisi bunların dünyaya tanıtılmasını, satışını elinde bulunduran emperyalist güçlerin dili İngilizce olunca dünyada en geçerli dil olarak yerini aldı. Çoğu ülkelerde konuşulan ikinci dil, ülkeler arasında ticarette ilk sırada yer alan dil oldu. Bu özelliğinden dolayı da Türkiye’de okullarda okutulan yabancı diller arasında en çok tercih edilen dil İngilizcedir. Bazı yerlerde “günaydın” yerine “good morning”, “ tamam “ yerine “okey” demek moda haline geldi. İthal ürünlerle beraber hızlı bir şekilde pazar piyasamıza da İngilizce yerleşti. Artık işyerlerimizin, dükkânlarımızın tabelaları İngilizce isimlerle süsleniyor bazı caddelerde Türkçe tabelalar görmek mümkün olmuyor, kendinizi yabancı bir ülkedeymişsiniz gibi hissediyorsunuz.

          Bu tabelalar neden hep yabancı dille yazılıyor diye sorduğunuzda “ Biz turizm ülkesiyiz, turistlerin kolayca anlaması, gezmeleri ve alış/veriş etmeleri için yapıyoruz. “ diyecekler. Onlar açısından baktığımızda ne kadar haklı olduklarını düşünürüz. Ancak turistler ülkemize kendi ülkelerinden olmayan ve merak ettikleri şeyleri görmeye geliyorlar. Bizi tanımaya, bizim yemeklerimizi yemeye, bizim kültürümüzü, günlük yaşantımızı, tarihi eserleri ve yurdumuzun güzel köşelerini görmeye geliyorlar. Daha doğrusu turistler değişiklik istiyor. Biz ise onlara kendilerini sunmak istiyoruz.

          Kafilelerle gelen turistleri gezdiren ve onlara gerekli bilgileri aktaran rehberler var. Bizim doğal halimiz onların görmek istediğidir, yapmacık halimizle gülünç duruma düşüyoruz.

          Öyleyse turistleri daha çok memnun etmek ve daha çok turist çekmek için biz kendimiz olalım. Kültürümüze sahip çıkalım. Turistleri kazıklamayalım, Türkün misafirperverliğini gösterelim. Bu işler tabelalarla olmuyor.

          Türkçemize sahip çıkmak önce bir devlet politikası olmalıdır. Devlet ve belediyeler tabelaların Türkçe olmasını mecbur hale getirmelidir. Tabelası Türkçe olmayanlara ruhsat ve işletme izni verilmemelidir. Büyük puntolarla yazılan Türkçe tabelaların alt kısmına ise küçük puntolarla yabancı dil ile yazıp cazip duruma getirebiliriz. Böylece hem dilimizi korumuş hem de tabelaları daha ilgi ekici hale getirmiş oluruz.

          2021 Yılının UNESCO tarafından Türk Dili ve Kültürünün önemli şahsiyetlerinden Yunus Emre anma ve kutlamaları yılı olarak ilan edilmesi çok önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız da Resmi Gazetede yayınlanan Genelge ile 2021 Yılını “ YUNUS EMRE VE TÜRKÇE YILI “ olarak ilan etmiştir.

         Şimdi bunu fırsat bilip çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Türkiye’yi baştan aşağıya Türkçe ile donatalım.

          Türkçe düşünelim, Türkçe yazalım, Türkçe okuyalım. Kendimize dönelim, birbirimizi anlayalım. Başka kültürlerin esareti altına girmeyelim.

          “Başka dile uymaz annenin sesi,

          Her sözün ararsan vardır Türkçesi!”

          Ziya Gökalp

          Bu yazımızda Arapçanın etkilerini yazamadık. Çünkü çok uzun yazılar sıkıcı oluyor. Birde Arapça Dili ile ilgili yazınında detaylı olması gerekir diye düşündüm. Bir sonraki yazımızda da Arapçanın dilimiz üzerindeki etkilerini sizlere sunmak istiyorum.

          Sağlıklı günler diliyorum.

          Veysel TURGUT

VEYSEL TURGUT
KIRŞEHİR
Veysel TURGUT
Veysel TURGUTveyselturgut@kirsehiranadoluhaber.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

1 ADET YORUM YAPILDI
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Mehmet uludağ21 Şubat 2021 / 17:02Cevapla

Hocam yazınızı okudum.Çok değerli ve anlamlı buldum…
Hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum…
İlimizde çok ziyaret edilen bir AVM nin adı Armenium olmak üzereyken Üniversiteden bazı duyarlı akademisyenlerin ses yükseltmeleri sonucunda sağ duyu egemen oldu,İsimden vazgeçildi,Kayseri Park olarak adlandırıldı…
Selamlar yolluyor,sağlıklar diliyorum…