SON DURAK
Seçimlere 2 gün kaldı. Yüzyılın seçimi. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile mi yoksa Parlamenter sistem ile mi devam edeceğimiz konusundaki yol ayrımı, son durak. Seçimlerin sonunda bizim, çocuklarımızın, torunlarımızın kısacası Ülkemizin geleceği söz konusu.
14 Mayıs günü Milletvekili seçimlerimizi tamamladık. TBMM oluştu. Oluştu da sıkıntılı oluştu. Meclise seçilen bir kısım vekillerin Cumhuriyetimizi kuran meclisin ruhuna ters düşmesi söz konusu gibi görünüyor. Milletvekili yeminine “bakarız” gibi bir yaklaşım sergileyen, şanlı Bayrağımıza dil uzatma cesaretini kendinde gören, Türklüğümüze laf eden, Vatanımızın bölünmez bütünlüğü konusunda ileri geri söylemleri bulunan birilerinin varlığından söz ediliyor. Amaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa hiç merak etmeyin,
Bu toprakların ahlakına uymayan, bu toprakların davranış biçimine uymayan, bu cennet vatanın güzel insanlarının yaşam biçimine aykırı olan hiçbir anlayış, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde barınamaz, ba-rın-dı-rı-la-maz. Bundan emin olun. Yüce Türk Milleti buna asla ve asla izin vermez. Orası TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Meclisi. Orası doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine, güneydoğusundan kuzeydoğusuna, Ardahan’ından, Edirne’sinden, Hatay’ından, Sinop’undan, Van’ından, Hakkari’sinden, İzmir’inden, Antalya’sından, Samsun’undan yani ANADOLU nun her köşesinden bu toprakları bize Vatan olarak bırakmak için canlarını feda eden, kanlarını akıtan Şehitlerimizin, Gazilerimizin meclisi. Gazi Meclis. Orası VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN diyenlerin, diyebilenlerin meclisi. 3-4 kişinin keyfiyetine bırakılacak bir yer değil. Bunu herkes böyle bilsin.
Gelelim ikinci tur seçimlerimize. Yazımın girişinde belirttim. Yüzyılın seçimi. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile mi yoksa Parlamenter sistem ile mi devam edeceğimiz konusundaki yol ayrımı, son durak. Atalarımızın canları, kanları pahasına bize bıraktıkları bu cennet Vatanı çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız ülkemin seçimleri. Milletimizin geleceği, HAK, HUKUK, ADALET için, güzel yurdumun selameti için, gençlerimizin umudu için kısacası VATANIMIZ için yapacağımız seçimler.
Şimdi sandığa küsme, umutları yitirme zamanı değil oy verme zamanı.
Değeri okurlarım.
Daha önceki konu ile ilgili yazılarımda hep vurguladım. Siz nefsinizi terbiye edin, Özünüzü paklayın, elinizi vicdanınıza koyun, ben değil, biz diyen, yumruk sıkıp taş atan değil Kalp yapan, çiçekler sunan kişilere namusunuz olan oylarınızı verin ve sahip çıkın.
Haydi Gençlik. Bu sizin seçiminiz. İlk defa oy verecek umudumuz, teminatımız gençler. Büyük Atatürk Cumhuriyeti sizlere emanet etti. Koruyup kollamak ve yüceltmek sizlerin ellerinde. Geleceği kuracak, kurtaracak olan sizlersiniz. Umudumuz sizlersiniz. Hep birlikte oy vermeye gidiyoruz.
Haydi kadınlarımız. Bu sizlerin seçimi. Kurtuluş savaşında, Cumhuriyetimizin kuruluşunda, Ülkemizin kalkınmasında çok önemli görevler üstlendiniz. Üstlendiğiniz bütün görevleri en başarılı şekilde yerine getirdiniz ve sizlerin sayesinde bu günlere geldik. Ülkemizin geçmişinde ve geleceğinden her zaman söz sahibi olan sizlersiniz. Bu seçimlerde de böyle olacak. Karanlığa gömülüp gölgede kalmamak için, şiddetin karşısında dimdik durmak için, Cumhuriyetle elde ettiğiniz kazanımlara sahip çıkmak için haydi hep birlikte oy vermeye.
Bakın Nazım Hikmet neler söylemiş sizlere;
Kadınlarımız
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
Bir yolculuğa çıktık. Ülkemizin, Türkiye Cumhuriyetinin yolculuğu. Bizim baharımız geldi. Yolun sonunda, aydınlık yarınlar, huzur, güven, eşitlik, adalet, sevgi var, yolun sonunda kardeşlik var, dostluk var, arkadaşlık var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün bizlere emanet ettiği Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyeti kuran Türkiye Büyük Millet Meclisi, Parlementer Demokrasimiz var.
ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREV OYUMUZU KULLANMAKTIR.
Haydi hep birlikte sandıklara, Sandıklara oy atmaya, sandıklara sarılmaya.
Güller sinesini açmış yellere
Güneş doğmuş hayat vermiş güllere
Bülbül gül aşkına düşmüş dillere
Baharda gül, gül baharda ne güzel
Galın sağlıcakla.