– Yıllar önce Kayseri çıkışındaki yol üstünde arkadaşımla birlikte Kırşehir’e gelmek için otobüs bekliyoruz. Erciyesin ayazı adeta bizi dondurmuştu, açlıktan karnımızın zil çalmasıda cabası. 40 plakalı büyük bir yük kamyon’ununa el kaldırdık, zoraki de olsa 20 – 30 metre ileride durabildi, öyle bir koşmaki topuklarımız kalçamıza deeğiyor.
– Oda nesi yan kapıyı bize açan eski belediye başkanımız ORHAN BAYCAN dan başkası değildi. Haydi gelin çocuklar, çabuk olun üşümeyin demesi o anda içimizi ısıtmıştı bile. Şöföre kaptan bu çocuklar bizim çocuklar diyor, isimlerimizi bilmesede, Kırşehir’li olduğumuzu ima ediyordu. Kırşehire önemli 2. dönemde belediye başkanlığı yapmış, o günün şartlarında birçok hizmete imzasını atmıştı.
– Hadi bakalım sıcak Kayseri pidesi, bölün, bölün bak bunada kuş gönü derler, dananın sırt etinden yapılır, pastırmanın en iyisidir. “Haydi çocuklar durmayın yeyin” diyor biz çekindikçe o ortamı sıcak tutuyor’du. İkramlardan biraz yememizle vücudumuza kan ve can geldi.
– Cahillik ve çocukluk bu ya Orhan amcayı siyasi düşünce farkımızdan dolayı gıyaben de olsa hiç sevmezdim, işte Orhan BAYCAN’la dostluğumuzun dönüm noktası burası olmuştu. Öyle ya aşık MAHSUNİ ŞERİF’le ABDURRAHİM KARAKOÇ un dostluğunu bir çok kişi garipsemişsede edeb-i derecelerindeki farkı görenler onlara gıpta ederek bakmışlardır.
– Kamyondaki yüklü inşaat demirleri’ni sordum. Yeni sanayii’nin eksikleri için gerekli olduğunu söylüyordu ki , iyide siz artık belediye başkanı degilsinizki dedim, alıcağım cevabı bile düşünmemiştim.
– Çocuklar bu memlekete hizmet etmek için başkanmı olmak lazım. Vatandaş bir sandalyenin ayağını kaynatmak için ta oralara gidilirmi, birde şehrin ortasındaki sanayii de yıkacaklarmış diye bizlere sövmeyen kalmadı, sanayinin yıkımıda kime nasib olur onuda ALLAH bilir, ama iıeride yeni sanayide yetersiz kalacak, bunuda böyle bilin.
– Kırşehir sevdalısı Orhan amcayı konuştukça yakından tanımış vede daha çok sevmeye başlamıştım. Yıllar sonra dostluğumuz ahi çarşısında komşuluk, arkadaşlık ve sıkça görüşlerine başvurduğum biri olarak devam etmişti.
– Orhan amcanın ahi çarşısındaki orloncu dükkanına ihtiyar bir kadın gelir, ORHAN BAYCAN’a koca KIRŞEHİR’i yedinizde belediye sana kaldımı der. Be kadın KIRŞEHİR i yiyen adam burada iplik satarmı, memlekete güzelde cahile hizmet çok zormuş der. Araştırırlar ki ihtiyar kadının çevre yolu yapımı için arsası belediye tarafından yıllar önce istimlak edilmiş, herkes için biçilen degeri o kendisi için az bulmuştur. İzmirden çilek fidanı getirtmişti, Kırşehirde yetiştirilsin diye bahçemde hala mevcut, yaşatıyorum bunuda duysun, hissetsin isterim.
– Sabırlı, ileri görüşlü, dürüst, mütevazi, ufku geniş, bir adamdı, ORHAN BAYCAN Allah gani, gani rahmet etsin, mekanı cennet olsun.
– Şimdi gelelim asıl meseleye, bu memlekete hizmet etmek için yola çıkmış kişilerin çıkınında az çok bir şeyleri vardır. Hayatta olanlarıyla görüşülüp düşünceleri alınıp hayal edipte yapamadıkları, proje aşamasındayken yarım kalan, hayata geçirilemeyen, Kırşehir yararına birçok çalışmanın olduğuna inanıyorum.
– Partisine, pırtısına bakmadan, hayatta olan bu kente hizmet etmiş belediye başkanlarını arayıp görüşleri alınsa, onlarla istişare edilse çokmu zor. Sonra hayatta olan eski millet vekillerimiz aransa, hala TBMM olan vekillerimizle, hatta çevre illerimizin vekilleriylede görüşülüp her vekilin kendi partisini harekete geçirmesi sağlanabilse, Sonra S. T. K.’lar daire müdürleri, il ilçe başkanları vb. uzatabilirsiniz. Yeterki birileri böyle birşeyi kendini öne çıkarmadan denesin. Tarafsız bir ekip oluşturulsun, onların üzerine sorumluluk verilsin, bu kente hizmet etme vazifesi verilsin. Onlarda sık sık fikir ve düşüncelerini belirtsinler.
– Ayasofya camii eski imamı bile artık vazife almadan fikir beyan etmiyor. Öyle ya yeterki görevler verilsin ve üstlenilsin.
– Kırşehir kent konseyi çalışmalarıyla araştırmacı yazar Adnan YILMAZ bu doğrultuda eskiden beri bir yol katetti. Son zamanlarda gündem olan S.T.K.’ların Kırşehir için birlikteliğide taktire şayan bir çalışmaydı. Katkı sunmak istemeyen bazı siyasiler olsa da bunların zamanla aşılabileceğine inanıyorum. Yoksa kimsenin kimseye özel bir kini garezi mümkünmü, memleket için ne yapılabilirse çaba o, zıtlaşmanın sen ben kavgasının hiç gereği yok.
– Bozkırın bütün problemleri ortada, ahval-i şeriye çok vahim. Şehrin göbeğinde eski hükümet binası atıl bir halde duruyor. Birçok yatırımlar yarım bırakılmış durumda, iş bekleyen bir hayli gençlerimiz var. Fakirimizin çöpte topladığı ekmeği, kâğıdı bile Suriyelilere kaptırmışız. Sanayide yetişen çırakların ve kalfaların hiç biri bizim çocuklarımız değil.
– Petlas ve şeker fabrikasından başka dişe dokunur bir üretim tesisimiz yok. Zaten 1954 de ilçelerimiz elimizden alınıp, kendimizde ilçeliğe düşürülerek, ilk darbeyi yemişiz. Vekil sayımız bile ikiye düşmüş.
– Dünkü Aksaray bizi dörde katlamış, Nevşehir turizmle işini yürütüyor, Kayseri bilmem kaçıncı organize sanayii’ni yapmış, bilmem kaçtane ünüversitesi var. Yozgat ve Kırıkkale ona keza, ne kaldı sadece biz . . . . . Başka . . . ? . .?. . .
– Siyaset ve sen, ben üstünlük yarışı, birbirimize olan husumet, kırgınlık ve kavgamız devam ederse bizim problemlerimizi MÜGE ANLI bile çözemez, benden söylemesi.
Babamız Orhan Baycan’ı ve meziyetlerini yıllar sonra hatırlama ve örnek gösterme kadirşinaslığı gösterdiğiniz için teşekkürler. Kırşehir’in sorunlarına hep birlikte eğilmezsek çözüm çok zor, haklısınız.