Her zaman yazarım Atasözlerimizin hiçbir
tanesi boş değildir diye..
İşte onlardan birisi daha bakalım ne demek istemiş..
‘’Eşek çamura çökerse sahibinden gayretlisi olmaz’’…
Testi kırılmadan önlemini almak..
Büyükler, göz göre göre gelen tehlikelere,
ya da felaketlere karşı tedbir almayanlar için,
kimsenin dizini dövmeye hakkı olmadığını söylerler.
‘’Kızını dövmeyen dizini döver’’ misali,
nihayetinde de, ‘Olacağı buydu!’ derler.
Güneşli havada şemsiye taşımanın bir anlamı yok,
taşırsanız, size gülerler, aklınızın zoru olduğuna
hükmeder, size farklı gözle bakarlar.
Palto giyseniz, gülünç duruma düşersiniz.
Önemli olan yağmurlu havada şemsiyesiz dışarı çıkmamak!
Fıkra bu ya;
Evin beyi kapıdan çıkarken havaya bakmış, biraz kapalı
gibi duruyor olmalı ki, şemsiyesini alıp almamakta kararsız,
-‘Şemsiyeyi alsam mı almasam mı, almazsam ıslanır mıyım?’
diye mırıldanırken, kendisini kapının eşiğinde uğurlamayı
bekleyen evin hizmetçisi;
-‘Alın beyefendi alın!
-Öküze boynuzu ağır gelmez!’ deyivermiş.
Tedbir söz konusu olan!
Arabanızın bakımını yaptırmadan, yakıtını tamamlamadan,
siz de her ihtimale karşı ne olur ne olmaz düşüncesinden
hareketle, azığınızı hazırlamadan yola çıkarsanız,
yolda kalacağınız kesin!
Anahtarı çevirmeden kapıyı açamıyorsunuz!
Ayakkabı giymeden evden dışarı adam atamıyorsunuz.
Parasını ödemeden bir çay dahi içemiyorsunuz!
Kış günü, kısa kollu tişörtle yola çıkamıyorsunuz.
Tedbir için şemsiyenizi alıyorsunuz yanınıza.
Çocuğunuza harçlık vermeden, beslenme çantasına
bir şeyler koymadan okula gönderemiyorsunuz!
Konumuza dönelim!
‘’Eşek çamura çökerse sahibinden yiğidi çıkmıyor’’.
Bunu niye yazdım, ne alaka ben de bilmiyorum!
Şimdiye kadar çok şey insanı canından bezdiriyordu…
Çalışmalar sona ermediği için, her kafadan
ayrı bir ses çıkıyordu…
Tozdan, çukurdan şikâyet edenler çoktu.
Park sorunu yaşayanlar, pencerelerini açamayanlar, alışverişleri
kesilenler oldu belki ama bu altyapı gerekliydi, zorunluydu.
Şimdi bitmek üzere, Kamanda su sorunu yaşanmayacaktı.
Zahmet çekmeden bal yenmiyordu.
Biraz fedakârlık, biraz hoşgörü, biraz tahammül,
biraz sabır istiyordu hizmetlerin ifası için.
Ama millet olarak bu kavramlara uzaktık, hele hele biz…
Ama lafa gelince,
‘Bizim sevdamız Kaman’ dı,
‘Her şey Kaman için!’
Ama bizdeki kafa aynı, değişmiyor.
İnşallah ile maşallah ile günü kurtarma siyaseti güdülürken,
vatandaş, kimsenin sesi çıkmıyor, kimse tepki koymuyor.
Aslında herkes her şeyi biliyor, farkında,
ama kimse sesini çıkartmıyor.
‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın!’
türünden bir korku iklimi var ortalıkta.
Yok canım, varsın yılan da bin yaşamasın!
Mendebur hayvan!
Hani, anası çocuğunu kuyudan su getirmesi için eline
testiyi vermiş, daha çocuk eşiklikten çıkmadan çocuğa
iki tokat atmış…
Öyle anlatılır.
Sormuş yakınları,
‘Neden vurdun çocuğa, daha gidip suyu bile getirmedi?’
Anasıda, dikkatli olmasını önerdiğini, bir anlamda uyarı
atışı yaptığını söylemiş ve;
‘Testi kırıldıktan sonra suyun ne önemi var!’ demiş.
Biz de siyasileri, bürokratları, bu ilçeden sorumlu olduğunu
iddia eden etkili ve yetkili,
(Çoğunun yetkisi de yok aslında, isimlerinin önünde başkan
yazılması onların egolarını tatmin ediyor, herkes başkanım diyor
ya, onunla mutlu olanların sayısı az değil)
‘’Ekmek dedik fırın dedik, hamur yiyoruz dedik, lakin aynen hamur
yemeye devam, sivil toplum kuruluşları ve ilgililer kulakları üzerine
yatmaması için mesaj verdik, ama tınlayan kim’’..
Mart 2024 te seçim sürecinde, bu ilçe halkının siyasi, ekonomik,
sosyal ve toplumsal beklentilerine karşılık, cevap verilemez ise,
verdiklerini zannedenler de halkı, aptal yerine koymaya devam
ederlerse, yazdıklarımın şimdiden uyarı niteliğinde olduğunu
hatırlatmak isterim…
Bilirsiniz, ‘’eşek çamura çökerse, sahibinden
yiğit olmazmış’’ Atalarımız söylemişler. Vesselam
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen