Ermeniler ve İhanetleri;
Sayıları yeryüzünde ancak,
Ankara’nın nüfusundan biraz daha fazla olan Ermeniler ülkeleri dışında yaşayan
soydaşları (diaspora) sayesinde siyasal nüfuzlarını bizden daha etkin kullanmaktadırlar.
güvenilir blackjack siteleri
Bunun son örneği Amerika’da yaşandı.
Ermeniler 11.yüzyıldan itibaren Türk ve İran devletlerinin
boyunduruğu altında yaşamışlardır.
Kendi topraklarını terk edip önemli siyasal ve ekonomik merkezlere göç etmişlerdir
yatırım şartsız deneme bonusu veren siteler
tarih boyunca politikalarını bu yönde belirlemişlerdir.
Siyasi olarak nokta atışları yapmaya başlamaları 1860 lı yıllara dayanmaktadır.
Şimdi tarihin tozlu sayfalarında bir gezinelim ve
Ermenilerin Osmanlı’ya ihanetini ele alalım;
24 Nisan 1915’te ne oldu?
Ermeniler, her yıl, 24 Nisan tarihinde, çeşitli etkinliklerle dünyada
kamuoyu yaratmaya çalışırlar.
24 Nisan 1915 tarihinde ne oldu?
Bu sorulara dönemin önemli tarihi olaylarına değinerek cevap arayalım.
Birinci Dünya Savaşının en şiddetli şekilde yaşandığı günlerde Ermenilerin
düşmanla işbirliğine girmesi sonucu 24 Nisan 1915’te Osmanlı Devleti’ne
karşı Ermeni isyanlarını organize eden komiteci elebaşlarından
2345 kişi “Devlet aleyhinde faaliyette bulunmak” gerekçesiyle tutuklanmıştır.
Yani 24 Nisan tarihinde ölen hiçbir Ermeni yoktur.
24 Nisan 1915 tarihinden yaklaşık bir ay sonra Ermeni ayaklanmaları ve
katliamlarının artması üzerine; terör olaylarına karışan ve teröre destek veren
Ermeniler zorunlu göçe tabi tutulurlar.
O tarihte Osmanlı toprakları dâhilinde bulunan bugünkü Suriye’nin kuzeyine
göç ettirilmesi ile ilgili 27 Mayıs 1915 tarihli “Sevk ve İskân Kanunu”,
bir diğer adıyla, “Tehcir Kanunu”’ çıkarılır.
Osmanlı, Ermenileri topluca yok etmeyi düşünseydi; onları, göç ettirmez ve
oldukları yerde yok edebilirdi. Ancak düşmanla işbirliği yapan Ermeniler savaş
bölgesinin dışına göç ettirilmiştir.
Devlete sadakati olan Ermeniler ise zorunlu göçe tabi tutulmaz.
İşte bu yüzden dönemin koşulları içinde yaşanan olayları soykırım diye nitelemek yalandır.
Şimdi “Tehcir Kanunu” çıkarılmadan önceki Osmanlı’nın durumuna bakalım.
1915’e gelirken Osmanlı Devleti
28 Temmuz 1914 Birinci Dünya Savaşı başlar.
2 Ağustos 1914 Osmanlı-Almanya gizli anlaşma yapar ve seferberlik ilan edilir.
3 Kasım 1914 Rusya Osmanlı’ya savaş ilan eder.
5 Kasım 1914 İngiltere ve Fransa Osmanlı’ya savaş ilan eder.
11 Kasım 1914 Osmanlı İngiltere, Fransa ve Rusya’ya savaş ilan eder.
17 Kasım 1914 Rus donanması Trabzon’u bombalar.
21 Kasım 1914 İngilizler Basra’yı ele geçirir.
22 Aralık 1914 Sarıkamış Harekâtı başlar.
1914 Temmuz ayında başlayan Birinci Dünya Savaşı 1915’e gelirken
Osmanlı topraklarında ısınmaya başlar ve bu coğrafya alev alır.
1915’deki gelişmelere bakalım
19 Şubat 1915 İngiliz donanması Çanakkale Boğazı’nı bombalar.
18 Mart 1915 Düşman donanması çok yoğun bir şekilde
Çanakkale Boğazı’nı bombalar.
24 Nisan 1915 Ermeni isyanlarını organize eden komiteci
elebaşlarından 2345 kişi tutuklanır.
25 Nisan 1915 Düşman Çanakkale Boğazı’na 6 farklı yerden asker
çıkarır ve kara savaşları başlar.
28 Nisan 1915 Çanakkale’de Birinci Kirte Savaşı olur.
6-8 Mayıs 1915 Çanakkale’de İkinci Kirte Savaşı olur.
6 Mayıs 1915 Rus Ordusu Van’ı işgal eder.
27 Mayıs 1915 Sevk ve İskân Kanunu (Tehcir Kanunu) çıkarılır.
1914 ve 1915 tarihlerinde Osmanlı Devleti’nde bu olaylar yaşanırken,
Millet-i Sadıka (Sadık Millet) olarak paye verilmiş ve Osmanlı’nın her türlü
nimetinden faydalanmış Ermeniler ne yapıyordu?
Şimdi bunlara bir bakalım.
Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeniler
Avrupa Devletleri 1914 yılı başında Osmanlı Devleti’ne İstanbul’daki elçileri
vasıtasıyla baskı yapar ve Ermeniler için bazı taleplerde bulunurlar.
Bu görüşme 8 Şubat 1914 günü bir anlaşma ile sonuçlanır.
Bu antlaşmaya göre; Erzurum, Trabzon, Sivas, Van, Bitlis, Diyarbakır
illerini kapsayacak iki bölge kurulacak ve başlarına birer müfettiş atanacaktı.
Bu bölgede adalet, eğitim, yönetim işleri ve polis ve jandarma bağımsız olacak
ve tayin edilen genel müfettişlerin kontrolünde olacaktı.
Doğu illerindeki ıslahatı yürütmek için Nisan 1914’te; biri Norveçli diğeri ise
Hollandalı iki Müfettiş görevlendirilir. Böylece ilk aşamada iki bölgeli bir
Ermenistan kurulması hedeflenir.
Fakat 28 Temmuz 1914’te başlayan ve kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti’nin de
dâhil olduğu Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Ermenilere devlet kurmayı
öngören ıslahat rafa kaldırılır.
Ermeniler daha kolay bir şekilde devletlerini kurmak için Osmanlı’yı arkadan
vurarak bu savaşı fırsata çevirmeye çalışırlar.
Bunun için düşmanla işbirliği yaparak Osmanlı’yı zor durumda bırakan isyan ve
terör faaliyetlerine girişirler.
İttihat Terakki’nin önde gelen liderlerinden Cemal Paşa, Birinci Dünya Savaşına
giriş sebeplerinden birisinin de “Rusya’nın cebir ve tazyiki eseri olarak kabul edilen
Doğu Anadolu ıslahatına ait antlaşmasını yırtmak” olarak hatıralarına yazmıştır.
Boğazları işgal etmek isteyen Rusya Doğu Anadolu’da 6 vilayeti kapsayan
Ermenistan Bölgesi kurmak istiyordu.
İtilaf Devletleri Ermenileri silahlandırıp bağımsızlık vadederek Osmanlı Devletini
kısa sürede saf dışı bırakmak üzere faaliyetlerini yoğunlaştırırlar.
Bunun üzerine Ermeniler büyük isyanlara girişirler.
Burada, Osmanlı kanunlarına açıkça aykırı olan bir ihanet söz konusudur.
Kanlı Ermeni Ayaklanmaları
İlk önce 9 Şubat 1915’te Van’da isyan ederler.
Sonra; 15 ve 17 Nisan 1915’te yine Van, 18’inde Bitlis ve 20’sinde de
Van’ın içinde kanlı eylemler düzenlerler.
6 Mayıs 1915’te Ermeniler Van’ı Ruslara teslim edip; Rusların kontrolünde,
Aram Manukyan’ın başkanlığında 17 Mayıs 1915’te sözde bir Ermeni Hükümeti kurarlar.
Bu isyanda Ermeniler; sadece Van’da 30.000’i aşkın insanımızı katlederler.
Bu sırada Türk Ordusu Çanakkale’de savaşmaktadır.
Anlamsız Bir Gün: 24 Nisan 1915
Van isyanının başlaması üzerine, bu olayları başlatanları ve Ermenileri silahlandıran
komite yuvalarını dağıtmak için 24 Nisan 1915’te önlemler alınır.
Buna göre; Ermeni komite merkezleri kapatılır, evraklarına el konulur ve komite
elebaşları tutuklanarak Ankara ve Çankırı cezaevine gönderilir.
Ermenilerin ABD ve Avrupa Parlamentolarında çıkarmaya çalıştıkları karar tasarıları
bu tutuklamalarla ilgilidir. Bu anma gününün 27 Mayıs 1915’te çıkarılan
“Tehcir Kanunu” ile ilgisi yoktur.
Tutuklananların bir kısmı daha sonra yargılanır ve serbest kalır.
Bir kısmının ise başka vilayetlerde ikametine izin verilir, terör olaylarına karışan ve
suçu sabit olan tutuklular için ise idam, hapis ve sürgün cezaları uygulanır.
Bir ülkenin bölünmez bütünlüğüne kasteden terör örgütü mensuplarına bu tür
cezaların takdir edilmesi kadar normal bir durum da yoktur.
Osmanlı Devleti’nin 11 Kasım 1914’te İtilaf Devletlerine karşı Almanların yanında
savaşa girmesi konusunda Ermeni tarihçi Louise Nalbandian şöyle der:
“Ermeni komiteleri için hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı
başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandır.”
İşte bu söz Osmanlı’ya karşı ihanetin itirafıdır.
Nihayetinde, 24 Nisan 1915 tarihi Ermeni çetecilerinin ihanetinin zirve yaptığı noktada
Devlet kendini koruma refleksini harekete geçirmiş ve 27 Mayıs 1915’de
“Tehcir Kanunu”nu çıkarmıştır.
Ermenilerin her 24 Nisan günü yaptıkları anma, aslında, Ermenilerin Osmanlı’ya
ihanet günü olarak tarihte yerini almıştır –alıntı-
Son Türk Devleti’ni köşeye sıkıştırmak, tarihten silmek denemesinde bulunanlara
karşı güçlü bir mücadele veriyoruz.
Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında olduğu gibi; bugün de genci, yaşlısı; kadını, erkeği ile;
Milletçe; başımızı eğdirtmeyecek, vatanımızı çiğnettirmeyecek, ezanlarımızı dindirtmeyecek,
bayrağımızı gönderden indirtmeyeceğiz.
Milletimizin kanıyla sulayarak elde ettiği vatan aşkı, kanının rengiyle boyadığı al bayrak aşkı,
kulaklarında 5 vakit çınlayan ezan aşkı kıyamete kadar sönmeyecektir.
Çünkü bu aşkın ateşini ancak şehadet şerbeti soğutabilir.
Bu makamı elde etmek, bu mertebeye ulaşabilmek için gereken sarsılmaz i
man da milletimizde mevcuttur.
Bu asil milletin evlatlarından oluşan Peygamber Ocağı’ndaki Mehmetçiklerimiz
her zaman mağdurun, mazlumun yanında yer almış, zalimin, caninin, katilin karşısında durmuştur.
Korkmak, mahzunlaşmak, gevşemek, geri adım atmak kitabımızda yoktur.
Milletçe birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde hareket ettikçe, birbirimize sımsıkı
kenetlendikçe kaybetmemiz söz konusu değildir. İnanıyoruz ki; hainler, zalimler,
caniler kaybedecek, kazdıkları kuyuya kendileri düşecek, zafer; inananların,
inançla sefere çıkanların olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti İlelebet Payidar Kalacaktır.. Vesselam…
Hoşça kalın, dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen