Emekli olduktan sonra hobilerimden biriside, etliye sütlüye
dokunmadan (!) yazı yazmak oldu..,
Her ne kadar etliye sütlüye dokunmasam da yazılarım bazen
birilerine dokunuyor (batıyor.)
Bunun gibi birilerini face sayfamdan sildim ama hala birileri
kaşınıyor laf sokmaya çalışıyorlar..
Yazılarımı amatör olarak bir internet gazetesi paylaşıyor,
o paylaşılan yazıma birisi dokunmak istemiş ama bu çap meselesi..
Bende Mevlana Hz lerinin ifadesiyle hani diyor ya;
‘’Her lafa verecek bir cevabım var
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye
Bir de söyleyene bakarım adam mı’’ diye..
Mevlana nın sözü ışık tutuyor…
Ve ona şu sözlerle cevap vermiş olayım;
Divan edebiyatının hiciv ustalarından olan Nef’î nin dörtlüğüyle;
“Bana Tahir Efendi kelp demiş
İltifatı bu sözle zahirdir
Mâliki mezhebim benim zira
İtikatımca kelp tahirdir”
Şimdi bakalım edep neymiş..
Edebin ne kadar önemli olduğunu bilseydiniz,
Allahtan rızıktan önce edep talep ederdiniz
Hz Ali (r.an)
Ve geçelim konu başlık yazımıza..
Ülkemizde siyasi yapı öyle bir hal aldı ki, kimin ne olduğu belli değil..
Şöyle ki, bugün “şucu “ zannettikleriniz bir bakıyorsunuz ki
yarın “bucu”ya dönüşüvermişler.
Yaşadığımız süreçte çoğunluk oynak merkezli bir tutum sergiliyor.
Bu denli döneklik en çok siyasette yaşanıyor.
Onun için alkış tutanlar makamdan gönderilince, yerine
gelen için arz-ı endamlar anında başlıyor.
Bu şekildeki davranışlara “siyaset budur” diyorlar.
Bu tür olaylar toplumsal yozlaşmanın bir ürünüdür..
Hani, deve kuşuna “uç!” demişler; yanıt vermiş;
“Ben deveyim!”
O zaman “koş’” demişler.
Bunun üzerine de şu yanıtı dillendirmiş; “Ben kuşum!”
Deveye sormuşlar “neren eğri?” diye oda yanıt vermiş;
“Nerem doğru ki!”
Doğruların giderek azaldığı, eğrilerin ise harman olduğu zaman
diliminde toplumsal değil bireysel yararların öne çıktığı bir ortam içindeyiz.
Bu nedenle de bugün böyleyiz, yarın şöyle.
Öbür gün ise çok daha başka oluyoruz,
Yani Hacı Baba Tekkesine! döndük.
Sıkça kalıp, üslup ve görüş değiştirenler
“ Fır döndüler” dahası “bukalemun insanlar” olarak da değerlendiriliyor.
Giderek sayıları çoğalan her araziye uyan “evet efendimci” diye tanımlanan,
“nabza göre şerbet veren” kişilik sergileyenler itibar görüyor,
önemli makamlarda görevlendiriliyor.
Bunlar, bir kez daha yineleyeyim ki, bugün şunun, yarın bunun adamı
olanlardır, dönekler, liboşlardır; bir bakıma düpedüz Ali Dibolar’dır.
Neyzen Tevfik, dönekliği yıllarca önce dizelerinde seslendirmiş;
“Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın mantık ise şarlatanındır.”
Dönek sözcüğünü bir kavram olarak sıkça kullanırız.
Dönme ile dönek arasında nüans değil, çok büyük fark vardır.
Dünya dönüyor.
Devran da dönüyor;
“ Keser döner, Sap döner, Gün gelir Hesap döner.”
Dönmek, hep dönmek!
Konumuz, ne onlar, ne de bunlar.
Özellikle devr-i siyasette sayıları hayli çoğalan “dönekler” ve
“dalkavuklar” dan satır başı açmak istiyoruz.
Başka anlatımla, U dönüşü yapanları, el-etek öpenleri, bir gün burada,
bir gün başka yerde olanları irdeleyerek kıssadan hisse çıkarılmasını diliyoruz.
Bunlar, fikir ve düşünce göçebesi, rüzgâra göre yön değiştiren yönsüzlerdir
Türk Dil Kurumunun döneklik tanımı;
“İnanç ve düşüncesini sık sık değiştiren, sözüne güvenilmeyen,
kaypak insanlara verilen isim.“
Her alanda ve meslekte döneklere rastlamak olanaklıdır.
En çok dönekler maalesef siyaset ile görsel ve yazılı basında öne çıkmaktadır.
Devir değişirse, onlar herkesten önce değişmiş olacak hızlarına
yetişilmeyecek yine onların borusu ötecek.
İleri demokrasi özlemi içinde bunların etkisizleştirilmeleri de var.
Dönek ve dalkavuklar toplumun tehlike saçan virüsleridir.
Bunlar, bugün “ak” dediklerine yarın” kara” diyenler, esen rüzgâra
göre yön değiştiren menfaat budalalarıdır.
Dalkavukluğa gelince;
“Dalkavuk kendisinden çıkar sağlayabileceği, kimseyi, kimseleri aşırı bir
hayranlıkla öven, pohpohlayan ikiyüzlü kimselere denilmektedir.”
Dalkavuk sözcüğü “dal” sıfatı ile “kavuk” isminden gelen birleşik isimdir.
Herkes, toplumun özellikle her iktidar sahibi, kendilerine
yağ çekilmekten hoşlanmaktadırlar.
Ancak dönekler ve dalkavuklardan sürekli hayır gelmez, bir yerde kopar.
Bir düşünür diyor ki;
“Dalkavuktan sakınınız, çünkü O, boş kaşıkla besler.”
İşte burada bir dalkavuk fıkrası anlatmazsak olmaz;
Filozof ile bir dalkavuk konuşuyorlarmış…
Filozof ne derse, dalkavuk onaylıyormuş.
Sonunda filozofun sabrı tükenmiş:
“Be adam, hiç olmazsa, bir kere itiraz et de, iki kişi olduğumuzu anlayalım.”
Döneklerle dalkavuklar hep el- etek öpmeyi yeğlemektedirler.
Böylesi alışkanlık giderek kronikleşmekte zaman içinde de
vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmektedir.
Başları dik değil, hep eğiktir ve yerdedir.
Başı yerde olmak yaptırımların en ağırıdır.
Döneklik, Vatan, Bayrak, Toprak vb içinse amenna başımızın üzerinde
yeri var, değil ise sil gitsin….
Dönek olmayan ve dalkavukluğa prim vermeyenlerin
başı hep yükseklerde dimdiktir. Vesselam….
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen