CHP Kırşehir Milletvekili Metin İLHAN, down sendromu, otizm ve diğer gelişim bozukluklarının yaygınlığının tespiti ile ilgili bireylerin ve ailelerinin sorunlarının çözümü için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ve meclis araştırması komisyonu raporu görüşmeleri üzerine araştırma komisyonu üyesi olarak CHP grubu adına konuşma yaptı.
İLHAN konuşmasında, komisyon çalışmaları süresince yaptıkları incelemelerdeki tespitlere ve ivedi olarak yapılması gerekenlere yer verdi.
İLHAN: “SOSYAL DEVLET, EŞİTLİĞİ SAĞLAMAK ADINA ENGELLERİ KALDIRMAK VE SORUNLARI ÇÖZMEKLE YÜKÜMLÜDÜR.”
İLHAN komisyon çalışmalarındaki uyum, birliktelik ve bunun sonucu oluşan verimli çalışma düzeninin Genel Kurul çalışmalarında da sağlanması temennisinde bulunarak konuşmasında öncelikle şunlara değindi: “Anayasa’mızın 5. maddesinde devletin görevleri sıralanırken “devletin ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışması” ifadelerine yer verilir. Sosyal devlet bu bakımdan dezavantajlı bireylerin toplum hayatı içinde eşit olarak yer alabilmeleri için engelleri kaldırmak ve sorunları çözmekle yükümlüdür. Bakınız, uzun ve verimli bir komisyon süreci yaşadık. Özellikle alan ziyaretlerimizde bu konuda ülkemizin her bölgesinde çözülmesi gereken büyük sorunlar olduğunu gördük. Özellikle son yıllarda down sendromu, otizm ve diğer gelişim bozukluklarının yaygınlığının gittikçe arttığı, bu durumların pek çok ailenin ve bireyin yaşamlarını doğrudan etkilediği, söz konusu bireylere ve ailelerine ilişkin sağlık, eğitim, sosyal yaşama katılım, sosyal haklar ve iş yaşamında önemli sorunların ve eksikliklerin bulunduğunu ve bunların sonucu bu bireylerin aşılması zor güçlüklerle karşılaştıklarını tespit ettik. Örneğin, ilk incelemede bulunduğumuz Kırşehir ve diğer 7 ilde de tespit ettiğimiz kadarıyla, devletin bu konuda süregelen birtakım çalışmaları bulunmakta. Ancak engelsiz yaşam merkezlerinin ve okullarımızın nicelik olarak yeterli olmadıklarını açıkça söyleyebilirim. Bu kurumlarda çalışanların önemli bir kısmının yeterli eğitim düzeyinde ve tecrübede olmadıklarını da gördük. Ayrıca bu merkezlerde çalışan eğitimci, öğretmen, psikolog, bakıcı vb personellerin özlük ve ekonomik haklarında eşitsizlikler ve problemler olduğu bunun da dolaylı olarak iş verimi ve motivasyonlarını olumsuz etkilediği gerçeği de ortadadır. Birkaç on saatlik bir sertifika programlarıyla hele ki çok hassas bir konu olan ve merkezinde insanı barındıran bu sorunların çözümü için yeterlilik sağlanamaz. Bu ivedilikle çözülmesi gereken çok büyük bir eksikliktir.”
TÜRKİYE’DE ÖZEL EĞİTİME AYRILAN BÜTÇE GELİŞMİŞ ÜLKELERE KIYASLA OLMASI GEREKENİN ÇOK GERİSİNDEDİR.
İLHAN, Türkiye’de engellilerin eğitimi konusunda özel eğitime bütçeden ayrılan kaynak başta olmak üzere gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında olması gereken düzeyin çok gerisinde olduğunu belirterek söz konusu durumda olan vatandaşların eğitim alma ve meslek edinme taleplerini gerçekleştirme olanaklarının da bu sebeplerle son derece sınırlı olduğuna değindi ve konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Örneğin otizm hakkında konuşmak gerekirse ülkemizde her 68 çocuktan birisi otizmli doğuyor, her 20 dakikada bir çocuk otizm tanısı alıyor. Bu sayı ne yazık ki istatistiksel olarak sürekli bir artış sergilemekte. Ülkemizde otizmin ne olduğu, belirtileri ve tedavisi tam anlamı ile bilinmemekte. Otizmin tedavisi erken tanı ve sürekli bir eğitim ile mümkün olabilmektedir. Ayrıca bu bireylerin anne ve babalarına da eğitim, psikolojik destek ve sosyal hayata adaptasyonları konusunda tek elden çözüm sağlayacak kurumların devlet eliyle işleve geçirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde büyük çoğunluğu kendini ifade edemeyen ve sürekli bakıma muhtaç yetişkin bireylerden oluşan dezavantajlı bireyler ilerleyen yıllarda hem ailelerine hem de devletimize telafisi çok zor olabilecek maddi ve manevi yükler getirecektir. İncelemelerde bulunduğumuz her yerde ailelerin gayretlerine ve devletin desteğine olan ihtiyaçlarına tanık olduk. Komisyon çalışmaları sürecinde ülkemiz genelinde de gündem oluşturan ve idari sorumlular olarak sadece birkaç alt düzey memura fatura edilen Aksaray’daki gerçekten de çok vahim olay ve Kayseri’deki rehabilitasyon merkezinde engelli bir çocuğun iç acıtan dövülme görüntüleri sonrası bir anne yüreğimizi burkan şu trajik cümleyi kurdu: “Ben ölünce evladım ne olacak? Bir anne olarak engelli çocuğumdan önce ölmek korkutuyor beni… lütfen bizden sonra devletin güvencesinde insana yaraşır bir yaşam sunun çocuklarımıza”. Evet, bizler sorumluluk makamının merkezinde olan kişiler olarak bir anneye bu cümleyi söyletebiliyorsak bu sorunun ne kadar büyüdüğüne gözlerimizi kapayamayız ve Anayasa’nın 42, 49, 50 ve 70’inci maddelerinde belirtilen hakları sağlamak adına, başta Meclis olmak üzere, yürütme organları ve bu gibi süreçlerde çok daha aktif olması gereken yerel yönetimlerle birlikte, gerekli koordinasyonu sağlayarak uyum içinde üzerimize düşen görev ve sorumlulukları eksiksiz olarak yerine getirmek zorundayız. En basitinden 5378 sayılı Kanunun 3. Maddesindeki “Binaların, açık alanların ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler tarafından güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olması” şeklindeki erişim hakkı ile ilgili ülkemiz genelinde hala çok önemli aksaklıkların olduğu aşikardır.”
DEZAVANTAJLI BİREYLERİN İSTİHDAM HUSUSUNDA YAŞADIKLARI SORUNLAR ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALIDIR.
İLHAN, araştırma komisyonu olarak çalışmaların devam ettirildiği süreç içerisinde, sorunlara ve çözüm önerilerine yönelik elde ettikleri bulguları doğrudan Bakanlarla, YÖK Başkanı ve diğer ilgililer ile paylaşmak amacıyla ziyaretlerde bulunduklarını sözlerine ekledi ve dezavantajlı bireylerin istihdam konusunda da karşılaştıkları sorunların yer aldığını ve sorunların çözümü noktasında yetersiz kalındığını ifade ederek konuşmasına şunları ekledi: “Dezavantajlı bireyler gerek kamuda gerekse de özel sektörde iş bulma başta olmak üzere tayin, nakil, rotasyon emeklilik, özlük hakları ve benzeri durumlarda da ciddi sorunlar yaşanmaktadırlar. Takdir edersiniz ki binde ikilik gibi bir rakam oldukça yetersizdir. Ülke nüfusumuzun onda biri engelli vatandaşlarımızdan oluşmakta, buna ailelerini de katarsak yaklaşık 25 milyon gibi bir rakama ulaşmaktayız. Ülkemizde 2019 Haziran ayı itibariyle kamu kurumlarında çalışmış olan down sendromlu, otizmli ve diğer gelişim bozuklukları bulunan sigortalılardan engelli maaşı alanların sayısı 3671 rakamı ile olması gerekenin çok ama çok altındadır. Dolayısıyla belirli gün ve haftalara özgü empati, farkındalık ve pozitif ayrımcılık içeren süslü paylaşımlar ne yazık ki reel yaşamda ifade ettiğim tespitlerde de görüldüğü üzere karşılığını bulamamaktadır. Somut sürdürülebilir adımların devlet eliyle atılması elzem duruma gelmiştir. Aileler engelli çocuklarına zaman ayırmak ve bakmak zorunda olduklarından iş bulmakta zorlandıklarını bulsalar da uzun süreli çalışmakta zorlandıklarını ısrarla belirtmekteler. Bizlerden iş bulmada pozitif ayrımın yapılmasını ve çalışma şartlarının da yeniden düzenlenmesini talep etmekteler.”
ENGELLİ BİREYE SAHİP AİLELERİN İŞ YAŞAMINDA YIPRANMA HAKLARI NEREDEYSE HİÇ YOKTUR.
Önemli bir diğer konunun ise, engelli çocuğu bulunan ebeveynlerin yıpranma haklarının neredeyse hiç olmadığına da konuşmasında yer veren CHP Milletvekili İLHAN, her hangi bir sınır belirlenmeden ebeveynlere yıpranma hakkı verilmelidir diyerek şöyle devam etti: “Mevcut 5510 sayılı Kanuna göre, başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede ağır engelli çocuğu bulunan kadınlara prim ödeme gün sayılarına 4’te 1 oranında yıpranma hakkı verilmektedir. Öncelikle bu rakam azdır ve de Kanun ile belirlenen engel oranı reel yaşamdaki ebeveynlerin yaşadıkları zorluk ve sıkıntıları karşılayamayacak oranda çok yüksektir. Çalışana bakmakla yükümlü olduğu engelli çocuğu dolayısıyla verilmesi gereken yıpranma hakkının herhangi bir sınır belirlenmeden engelli çocuğu olan her anneye verilmesi şarttır. Komisyon süresince yaptığımız alan çalışmalarında gerek ailelerimiz gerekse de çalışanlarımız, konunun Meclis gündemine gelmesini ve bu sayede mevcut sorunların çözümü için yeni bir başlangıç yapılmasını büyük bir umutla beklemekteler.”
BÖYLESİ HASSAS BİR KONUYA DAİR SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ NOKTASINDA DEVLETİN TÜM İLGİLİ VE YETKİLİ ORGANLARIYLA EŞ GÜDÜM İÇİNDE OLMAK ÖNEMLİDİR.
Son olarak İLHAN, mevcutta çok önemli sorunları olan böylesi hassas bir konuda toplumsal dayanışma ve anlayış içinde komisyon çalışmalarının yürütüldüğünü belirterek çalışmalar neticesinde oluşan 324 maddelik önerilerin dikkate alınması ile başta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Belediyeler olmak üzere gerekli eş güdümün sağlanması gerektiğini böylece hızla ilerleme kat edilebileceğine vurgu yaparak konuşmasını noktaladı.