BU DA GEÇER YA HÛ! « Kırşehir Anadolu Haber

BU DA GEÇER YA HÛ!

Bu haber 21 Şubat 2025 - 13:57 'de eklendi ve 756 views kez görüntülendi.
BU DA GEÇER YA HÛ!
Artık mecburen hikaye yazıp eskilere döneceğiz..
Hani ne varsa eskilerde var deriz ya.
Önümüzdeki aylarda Ramazan ayına gireceğiz..
Ramazan denince pide aklına gelmeyen var mı bilmem..
Laf lafı açıyor pide derken yediğimiz ekmeklerden ve ekmek mi ? hamur mu bahsetmeden geçemeyeceğim..
Ekmek 9 TL olduğun da bir an sinirlenir gibi oldum.
Nedeni ekmek mi yiyoruz hamur mu belli değil!..
Şimdi 9 tl de mumla arayacağız, kaç lira olur bilmiyorum da mutlaka bir zam yaparlar..
Kendi kendime ya bu kaçıncı yazın boş ver diyorum sonra fırıncının dediği gibi Kamanlı bu çıkan ekmekleri seviyorlarmış!..
Ha demek ki hatalı benmişim vatandaş seviyorsa sana ne yahu!..
O arada da nedense aklıma ‘Bu da geçer Ya Hû’ sözü geliverdi.
Kolay kolay geçmeyeceğini bile bile mırıldanmaya başladım.
Belki inanmayacaksınız ama birdenbire içime bir ferahlık geldi, sakinleştim, umut rüzgârlarının estiğini hissettim.
Söz işe yaramış, moralim yerine gelmişti.
Durup dururken aklıma geliveren bu kalıplaşmış söz acaba ilk kez nasıl ortaya çıkmıştı?
Merak edip goole den araştırmaya başladım.
İyi ki araştırmışım, bakın neler buldum:
‘Bu da geçer Ya Hû’ sözünün aslı bundan bin küsur sene önceye ta Bizans dönemine uzanıyormuş.
Bizanslılar başlarına kötü bir olay geldiği zaman ‘Bu da geçer’ manasına gelen ‘K’afto ta perasi’ derlermiş.
Bu kalıp söz Selçuklular zamanında İran taraflarına da yayılır ama Farsçalaşıp ‘İn niz beguzered’ olmuş;
Osmanlılar devrinde ise Türkçe söylenip ‘Bu da geçer’ yapılmış.
Hatta günümüzde bu söz için “Osmanlı’nın tansiyon ilacı” diyenler bile olmuştur.
Derken aynı söz tekkelerde ve dergâhlarda da benimsenir ve sonuna ‘Ya Allah’ manasına gelen bir ‘Ya Hû’ ilave edilip ‘Bu da geçer Ya Hû’ haline gelmiş…
Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, “bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem
hüzünleneyim, düşüneyim” diye buyurmuş.
Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar.
Sonunda bir gün sultanın karşısına çıkıp yüzüğü vermişler.
Sultan Mahmut yüzüğün üzerinde
“Bu da geçer ya hu” yazısını okuyunca
“tamam, benim istediğim işte tamda bu” demiş.
Birinci dünya savaşı sonrası İstanbul işgal altında iken insanlara moral verme amaçlı olarak her yere Osmanlıcasının asıldığı
söylenen bu yazı bir çeşit dua sanıldığı için asılmasına ses çıkarılmamış, zaman içinde Türkler de bunu atalarından kalma bir
çeşit antika nazar/uğur/koruma duası sanarak evlerine iş yerlerine asmışlar.
Eski evlerde, misafir odasının duvarlarından birinde mutlaka “Bu da geçer Yâ Hû” levhası bulunurmuş.
“Neden bu levha?” diye sorulduğunda ise demişler ki: “darlaşmış ve sıkıntı yüklü kalplere ilâç gibi olur.
İnsanın kötü gününde her şeyden medet umduğu bir zamanda böyle bir levhanın karşısına oturup içindekileri dışarıya “UHH” diye
atmaya çalıştığında içine bir ferahlık gelir.
Aslında dünyada geçmeyen ne var ki?
Nasılsa bu da geçecektir.
“Bu da geçer Yâ Hû” levhası, o darlık anında kulağına “takma kafana” diye fısıldayan bir telkin ve huzur vesilesidir.
Evde sıkıntılı hallere düşen kişiler için de bu levha sıkıntıları atıp huzura yönelmeye ufuk yolunu açmış olur.”
Tekkelerin duvarlarında yüzlerce yıldır “serlevha” (başköşeye konulan levha) yapılan bu sözün anlamındaki incelikler sözün
günümüzde de kullanılıyor olmasının en büyük nedeni olsa gerek.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’daki (bugünkü müze) köşkünde asılı bulunan tek hat, levha “Bu da geçer Yâ Hû” muş..
Daha önce Osmanlı had sanatında en çok kullanılan söz kalıbı olan “Bu da geçer Yâ Hû” günümüz hat sanatçıları tarafından Latin harfleriyle de yazılmaktadır.
Ekmeğin düzgün bişirilmeden ve 9 liraya çıkması beni ta nerelere götürdü, gördünüz mü?
En iyisi “Bu da geçer Yâ Hû” deyip sabretmek.
Zaten elimizden başka bir şey de gelmiyor ki..!
Celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu…
Cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu…
SÖYLENMİŞ SÖZLER:
•Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır.
Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir.
MEVLÂNA
•Sabır, suskunluk değil, işitilmeyen bir feryattır.
Her kişinin değil, er kişinin harcıdır.
MEVLANA
•Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya
getirdiğinde, sakın vaz-geçme!
Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.
MEVLANA
•Olsun be aldırma Yaradan yardır.
Sanma ki zalimin ettiği kârdır.
Mazlumun ahı indirir şâhı.
Her şeyin bir vakti vardır.
YUNUS EMRE
Ülkemizde birileri Bayrağımızla, İstiklal Marşımızla, kimliğimizle, toprak
bütünlüğümüzle, cumhuriyetimizle vb ayar vermeye çalışıyorlarmış diyorum ki, bana ne büyüklerimiz daha iyi bilirler diyorum!
Da, da sı var işte…
Demek ki, insan isterse etliye sütlüye dokunmadan yazabiliyormuş..
Okuyanlar Allah için desin var mı şahsa dokunduğuma..
Zaten dokunanlar dokunuyor elif e de, ba ya da, te ye de, se ye de..
Ola ki gerçi kimin nesine de yine de beni soran olursanız, “sabrın sonundaki selameti bekliyor” dersiniz. … vesselam…!
Hoşça kalın dostça kalın, sağlıklı kalın…
Ramazan Yazar
Emekli Teknik Öğretmen

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.