3 MAYIS VE TÜRKİYE’DE TÜRK OLMAK « Kırşehir Anadolu Haber

3 MAYIS VE TÜRKİYE’DE TÜRK OLMAK

Bu haber 01 Mayıs 2021 - 22:29 'de eklendi ve 1.136 views kez görüntülendi.

  Dünyanın birçok ülkesinde Türk olarak yaşamak yani ben Türküm, Türkçüyüm, Türk Milliyetçisiyim demek en doğal hakkındır ve kimse de seni kınamaz. Ama Türkiye’de bu üç kelimeyi peş peşe söylersen vay haline seni çeşitli platformlarda hedef tahtasına koyup linç ederler. Kimi ırkçı der, kimi bölücü der, kimi faşist der, kimi ayaklarının altına alıp çiğner, hatta bazıları bunları söyleyen kişinin neyi ima ettiğini kendince yorumlayıp hem de demokrasiden bahsederek en ağır şekilde cezalandırılmasını ister.

       Son Türk Devletleri Türkçe kurulmuş sonradan rotasını değiştirip biri Farslaşmış diğeri Araplaşmış ve benliğini kaybeden koskoca imparatorluklar parçalanıp yok olmuşlardır. Türkler horlanmış ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmüştür. Kuruluş gayesini ve benliğini kaybeden hiçbir devletin yaşaması mümkün değildir.

      Bu hatırlatmalardan sonra gelelim asıl konumuz olan 3 Mayıs olaylarına. Türkiye Cumhuriyeti de Ziya Gökalp’in, Türk Ocakları’nın fikirleri doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından Türkçe kurulmuş bir devlettir. Uyutulmuş ve unutulmuş bir milletin yeniden dirildiği, milli değerlerin ön plana çıktığı Türk Milliyetçiliğinin pirim yaptığı, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurulduğu bir dönem başlamıştır. Türk Milletinin bağımsızlık sembolü olan Bozkurt bazı kurumların amblemi olmuş, Türk Lirasının üzerinde de yerini almıştır.

       Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması, komşumuz Rusya’nın savaşı kazanan ülkelerden biri olması Türkiye’nin iç ve dış politikasında değişikliğe gitmesine neden oldu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği içerisinde yer alan Türk Cumhuriyetlerinin uyanmaması için Türkiye’de de Türk Milliyetçiliği akımının durdurulması ve pasif duruma getirilmesi gerekiyordu. Bakanlıklarda çeşitli kadrolara Rusya ile ilişkide bulunan bazı kişiler atanıyor bunlarda komünizmi yaymaya çalışıyorlardı. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Şükrü Saraçoğlu Başbakan ve Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde olaylar patlak vermeye başlar.

       Öğrencilik yıllarından beri kendini Türk Milliyetçiliğine adamış Hüseyin Nihal Atsız çıkardığı dergisinde Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na uyarı niteliğinde peş peşe iki defa açık mektup yazar. Bu mektuplarında solcuların yapmış oldukları faaliyetleri isimlerini de belirterek çok sert bir şekilde dile getirir. Yazısının birinde Sabahattin Ali’ye “vatan haini” der. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in teşvikiyle Sabahattin Ali, Atsız’ı mahkemeye verir. Böylece sonu nereye varacağı belli olmayan yeni bir süreç başlamış olur.

       Atsız ile Sabahattin Ali’nin davasının tarihi 26 Nisan 1944’dür. Atsız 24 Nisanda İstanbul’dan Ankara’ya gelir. Ankara Garında çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu kalabalık bir kitle tarafından coşkuyla karşılanır.

       26 Nisan günü gençler mahkeme salonunu adliyenin çevresini doldururlar, kapıdan içeri girmekte zorlanan mahkeme heyeti pencereden içeri girebilirler. Taraflar dinlendikten sonra dava 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenir.

Üç Mayıs Türkçülüğün varoluş kavgasında

Soysuzlarla hesabın görüldüğü gün bugün

Bozkurt haykırışıyla Ergenekon adının

Nakış nakış kalplere örüldüğü gün bugün

       3 Mayıs günü heyecanlı öğrenciler mahkeme binasının çevresini ve caddeyi doldurmuşlar Atsız lehine sloganlar atarlar. Mahkeme çıkışında Atsız’ı yanlarına alan gençler coşkulu bir şekilde Gençlik Parkına giderler. Burada sohbet ederler, eğlenirler, bol bol fotoğraf çektirirler. O günkü gençlerin hareketlerini fotoğraf çekerek belgeleyen görevlilerde işlerinin başındaydılar.

       Öğrencilerin bu hareketleri iktidarın aradığı bahaneye kılıf bulunmuş oldu. Önceden hazırlamış oldukları aralarında önemli ve tanınmış fikir adamları da bulunan Türk Milliyetçilerini tutuklamak için aradıkları fırsatı yakalamış oldular. İsmet İnönü, Hasan Ali Yücel, Falih Rıfkı Atay ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan hemen harekete geçtiler. Pek çok genç ve öğrenci çekilen fotoğraflardan da tespit edilerek o gün akşam ve gece gözaltına alındılar.

       Mahkeme 9 Mayısta sonuçlanmış, Atsız karşı tarafa “vatan haini” dediği için 6 ay hapis ve 100 TL. para cezasına mahkum edilir, milli tahrik gerekçesi ve geçmişi göz önüne alınarak 4 ay hapis ve 66.60 TL. para cezasına indirilerek tecil edilir. Ancak mahkeme çıkışında Atsız tutuklanarak İstanbul’a götürülür.

       Bu arada tanınmış fikir adamları tepki çekmesin diye liste dışı bırakılarak yurdun çeşitli illerinden tespit edilen 49 Türk Milliyetçisi birer birer gözaltına alınır. Gözaltına alınanlar genç subaylar, öğretmenler, doktorlar, öğrenciler ve devlet memurlarından oluşuyordu.

       Bu tarihten itibaren çıkan gazeteler Ankara’dan gelen talimatla manşetlerine Türklüğü yeren manşetler koyarlar ve karalayıcı yazılar yazarlar. Gazetelerden çıkan bu yazılardan bazı CHP Milletvekilleri rahatsız olur ve duruma karşı çıkarlar. Milletvekili Hikmet Bayur parti grubuna bir önerge vererek Türkçülük aleyhindeki neşriyattan rahatsızlık duyduklarını ve bu beyanların mahkemeyi etkisi altına almaya yönelik olduğunu belirtir. Ancak tatmin edici bir cevap alamaz.

       Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 19 Mayıs Bayramı vesilesi ile yaptığı konuşmada ana tema olarak bu olayı değerlendirmiş, siyaset yüklü mesajlarla hem iç hem de dış merkezlere düşüncelerini aktarmıştır. Bu konuşmasıyla ortada dava ile ilgili her hangi bir savcılık iddianamesi bulunmamakta iken hazırlık soruşturmasının gizliliği esastır ilkesine uymayarak ilgilileri suçlu ilan etmiştir. Hükümetin yanında olan basın ve yayın kuruluşları Türkçülük ve Türk Milliyetçileri aleyhine yayınlar yapıp onları suçlu göstermek için adeta yarış yapıyorlardı.

       Bu soruşturmada 49 kişiden 33’ü tutuklanmıştır. Rusya’ya hoş görünmek ve içerde de kendi gücünü göstermek için bu kişilerin üzerinde Türklük, Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği yargılanıyordu.

       27 Temmuzda 10 kişi hakkında kovuşturmaya gerek olmadığına karar verilerek serbest bırakılmıştır. Böylece 49 kişiyle başlayan suçlu sayısı 23’e inmiştir. Tutuklu kalanların çoğu tabutluk denilen tek kişilik hücrelerde tepelerinde 500 mumluk ampüllerle işkencelere maruz kalmışlardır. Bu işkenceler ancak Türkiye ve Türk düşmanı olan ülkeler tarafından yapılabilecek cinsten çok ağır ve insanlık dışı olan türdendi.

       Türkçülük ve Turancılık Davasında yargılanan 23 vatansever Türk Milliyetçisi Zeki Velidi Togan, Hüseyin Namık Orkun, İsmet Tümtürk, Hasan Ferit Cansever, Hamza Sadi Özbek, Fehiman Altan, Hikmet Tanyu, Cemal Oğuz Öcal, Muzaffer Eriş, Sami Bayrak, Yusuf Kadıgil, Orhan Şaik Gökyay, Nejdet Sançar, Sait Bilgiç, Fazıl Hisarcıklı, M. Zeki Sofuoğlu, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, Cebbar Şenel, Nurullah Barıman, Cihat Savaş Fer, Hüseyin Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’ti.

Yirmi üç yiğit insan “Türküz” diye bağırdı

Bozkurtların yeniden dirildiği gün bugün

Beş yüz voltluk lambalar tabutlukta yakarken

Ampullerin patlayıp kırıldığı gün bugün

       Tutuklu 23 sanık 7 Eylül 1944’te İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılanmaya başlarlar. 29 Mart 1945 günü Alparslan Türkeş, Hüseyin Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Cemal Oğuz Öcal, Zeki Velidi Togan, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Cihat Savaş Fer ve Cebbar Şenel çeşitli cezalara mahkum olurlar.

       Askeri Yargıtay bu kararı usul ve esastan bozar. 26 Ekim 1945 tarihinde tutukluların hepsi serbest bırakılır.

       26 Ağustos 1946’da dava yeniden başlar ve 31 Mart 1947 tarihinde bütün sanıklar berat eder.

       O günden bu güne çeşitli zamanlarda Türk Milliyetçileri hep hedef tahtası olmuş, dışarıda ve içeride Türk düşmanlarına hoş görünmek için ya da yükselen milliyetçiliği engellemek için veya denge sağlamak için çeşitli saldırılara uğramışlardır. Bu kutsal ama çileli yolda birçok işkencelere maruz kalmışlar, yıllarca cezaevlerinde ömür tüketmişler, kahpe kurşunlara hedef olmuşlar ve idam sehpalarında şehadete ermişlerdir.

       İşte 3 Mayısta başlayan Türkçülük, Turancılık, Türk Milliyetçiliği davası Askeri Yargıtay’ın 26 Ekim 1945 tarihinde verdiği kararla suç olamayacağı, olmaması gerektiği ispat edilmiş oldu. Bu yolda mücadele eden ve şu anda hayatta olmayan bütün Türk Milliyetçilerine Tanrı’dan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ömürler diliyorum.

Bunlar Türkçü, Turancı asılsın diyenlere

Oğuz Kaan şamarı vurulduğu gün bugün

Turan bizim sevdamız, Türkçülük onurumuz

Başkent’e Türk Otağı kurulduğu gün bugün

3 Mayıs Türkçüler (Milliyetçiler) Günü kutlu olsun.

Veysel TURGUT    

Veysel TURGUTveyselturgut@kirsehiranadoluhaber.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.